Kierkegaardcı “sonsuz feragat”ın bizi karşı karşıya getirdiği şey saf Anlam, bütün insanca belirlenmiş sonlu Anlamı reddetmemden sonra geriye kalan Anlamın boş biçimine indirgenmiş, tam anlamıyla Anlamdır: saf, koşulsuz Anlam sadece saçma olarak görünür (ve öyle görünmesi gerekir). Saf Anlamın içeriği sadece olumsuz olabilir: Boşluk, Anlamın yokluğu. Burada bir bakıma, Maleviç’in Beyaz Zemin Üzerinde Siyah Kare adlı resminin felsefi dinsel karşılığıyla uğraşıyoruz: anlam anlamın kendisinin varlığıyla yokluğu arasındaki minimal farka indirgenmiştir - yani, Levı-Strauss’un “mana”yı sıfır-gösteren olarak okumasına kesin bir benzetmeyle, saf Anlamın tek “içeriği” Anlam-olmayana karşıt olarak onun biçiminin kendisidir. Bu aşırı konum, belki de,
Nietzsche’nin dikkate almadığı bir şey: o dayatılan belirli Anlamdan bütün anlamı yaratan anlamsız (temelsiz) Oluş sürecine çok çabuk sıçrar.