Ferdinand başını gökyüzüne kaldırdı, yeryüzünde insanoğlu için kendi yasasının dışında bir yasa olmadığını ve hiçbir şeyin birine bağlı olmak kadar insanı hayata bağlamadığını hissetti.
Ferdinand odasına girdi. Bütün resimleri oradaydı, Paula hepsini atölyeden buraya taşımıştı, resimleriyle de olsa ona yakın olmak için.
Reklam
Diğerlerinin dışında yalnız, başında bekleyeni olmayan bir sedye gördü. Ağır ve kararsız adımlarla bu yabancı sevincin arasında unutulan yaralının yanına gitti. Dağınık, bakımsız sakalının altındaki yaralı yüzü kireç gibi bembeyazdı, yaralı kolu felçli gibi sedyeden sarkıyordu. Gözleri kapalı, dudakları solgundu. Ferdinand titredi. Sedyeden sarkan kolu yavaşça acı içindeki göğsün üzerine koydu. Tam o sırada bu yabancı insan gözlerini açtı, ona baktı, sonsuz uzaklıktan, meçhul azaptan minnettarlıkla bir gülümse belirdi yüzünde ve selamladı Ferdinand'ı. İşte o an titremekte olan Ferdinand'ın beyninde bir şimşek çaktı. Bunu mu yapacaktı? İnsan kardeşlerinin gözlerine böyle nefretle mi bakacaktı, kendi özgür iradesiyle bu büyük insanlık suçuna ortak mı olacaktı? 'Asla! Asla!' diye bağırıyordu içindeki her şey.
Ferdinand önünde dünya, arkasında uykusunun karanlığındaki karısı olmasına rağmen kendini bir kulenin tepesinde tarifsiz bir yalnızlık içinde hissediyordu. Yüreğinin derinliklerinde bu sis duvarını parçalamak, bir yerlerde uyanışın, aydınlanışın mesajını, yaşamın gerçekliğini, güvenliğini, kesinliğini hissetmek istiyordu.
“Yaşam yalanla dolup taşan bir çılgınlıktan ibaret olduğuna göre, insan ne kadar uzaktaysa, yalanlarına ne kadar çok şey katabiliyorsa, o kadar mutludur, bu da doğal ve olması gereken bir şeydir. Hazmedilmesi zor olan gerçektir.”
Sayfa 377 - YKY
“Aşk dediğin sefaletin ta kendisidir ve yalnızca da bundan ibarettir, odur hep gelip ağzımızda yalana dönüşen, dibi tutmaz, bu kadar işte.”
Sayfa 375 - YKY
Reklam
“Acımız, o büyük olanı, böyledir işte, bir oyalanmadır.”
Sayfa 375 - YKY
“Acılar ortaya dökülür, zevk ve gereklilik ise utanır.”
Sayfa 372 - YKY
“Kuru kuruya yaşamak mı dediniz, tam bir tımarhane! Hayat, gözetmeni sıkıntı olan bir sınıfa benzer, zaten her dakika tepenizdedir, ne yapıp edip, mutlaka çok ilginç bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yapmalısınız, yoksa gelir başınızın etini yer. 24 saatlik basit bir zaman dilimi olmanın ötesine gidemeyen bir gün, tahammül edilemez bir şeydir. Gün denen şey mutlaka upuzun ve neredeyse dayanılmaz bir zevk silsilesi olmalıdır, uzun bir çiftleşme olmalıdır gün, ister seve seve ister seke seke.”
Sayfa 365 - YKY
“…insanların sizi tanımaları, havaya girip size nasıl zarar verebileceklerini bulmaları ne de olsa biraz zaman ister. Henüz size kötülük etmenin en kolay yolunu bulmaya çalıştıkları sürece, biraz nefes almak mümkündür, ama işte o bağlantı noktasını buldukları an, her gittiğiniz yerde kör tuttuğunu beller.”
Sayfa 357 - YKY
Reklam
“Sonuna hep birlikte varacaktık ve işte o zaman öğrenecektik bu macerada ne bulmayı ummuş olduğumuzu. Yaşam bundan ibarettir, gecenin içinde son bulan bir ışık parçası. Kaldı ki, belki de asla öğrenemeyecektik, hiçbir şey bulamayacaktık. Ölüm de budur işte.”
Sayfa 352 - YKY
“Zengin olmak, başka türden bir sarhoşluktur, unutmaktır. Zaten insan bu yüzden zengin olur, unutabilmek için.”
Sayfa 346 - YKY
“Anıların bile bir yaşı, gençliği var... Onları küflenmeye bırakır bırakmaz her tarafından bencillik, böbürlenme ve yalan sızan iğrenç hortlaklara dönüşüverirler... Tıpkı elmalar gibi çürürler...”
Sayfa 342 - YKY
“İçimizde, yeryüzünde ve gökte korkunç olan biricik şey daha henüz söylenmedik sözlerdir olsa olsa. Yalnızca her şey artık tümüyle, geri dönülmez biçimde sõylendiğinde rahat yüzü görebileceğiz, işte ancak o zaman nihayet sessiz kalabileceğiz ve artık susmaktan korkmayacağız. O zaman tam olacak işte.”
Sayfa 339 - YKY
“Sefalet amansız, inatçı bir biçimde özverinin ensesindedir ve en iyi niyetli girişimler bile acımasızca cezalandırılmaktadır.”
Sayfa 331 - YKY
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.