Yeni rejim, ilk büyük bunalımını 1908 Ekim'inde yaşadı. 5 Ekim'de Bulgaristan tam bağıınsızlığmı ilan ediyor; bir gün sonra da Avusturya-Macaristan, Bosna ve Hersek'in kendi İmparatorluğuna katıldığını açıklıyordu. Ve aynı gün Girit, Yunanistan'la birleşmek kararına vardığını duyuruyordu. Babıali'nin yapabileceği pek bir şey yoktu. 1878 Berlin Kongresi'ne katılanlara başvurarak durumu protesto etti; çünkü ilk iki karar; bu kongre sonucu imzalanan antlaşmaya aykırıydı; Girit için ise, Büyük Devletler güvence vermiş bulunuyorlardı. Büyük Devletler cevap vermekte gecikmediler: Türkiye lehine duruma müdahale etmeyeceklerini açıkladılar. Bu saldırgan davranışlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun her köşesinde büyük öfke ve kızgınlık uyandırdı. Basın ateş püskürüyor, iğneli sözlerle dolu makalelerin sonu gelmiyordu.
Oysa, Jön Türkler, işe yaramayan, yozlaşmış memurları işte tutarak verimin düşmesine göz yummanın, birkaç bin altın harcayarak onları emekliye ayırmaktan daha pahalıya mal olacağını düşünüyorlardı.
Dış dünyada ise, Japonya'nın çağdaş bir güç olarak kendini dünyaya kabul ettirmedeki başarısı, çağdaşlaşma konusunda Türklerin umutlarını alevlendiren en etkili unsur olmuştu, diyebiliriz.
Hükümet, ilgili Büyük Devletler'in rızasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yabancılara, uluslararası yasaların dışında, kapitülasyonlarla tanınan imtiyaz ve haklara bir son vermeye çalışacaktı.
Meşrutiyetin vaat ettiği eşitliğe uygun olarak askeri hizmet zorunluluğu, Müslüman olmayanlarla birlikte bütün Osmanlıları içine alacak biçimde geniş tutulacaktı .
Ertesi gün Sabah gazetesinde yayımlanan bir bildiriyle Cemiyet, yeni kabineyi bütün gücüyle destekleyeceğini açıklıyor ve halktan -yabancıların eleştirilerini önlemek üzere- kanun ve nizamın yürütülmesi için işbirliği istiyordu.
Sait Paşa ve Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, zaten, siyasal suçlarla birlikte adli suçluları da serbest bıraktıkları ve eski rejimin yozlaşmış memurlarının kaçmalarına göz yumdukları için Cemiyet'in kuşkuyla izlediği kişilerdi.
Devletin yürütme organıyla Cemiyet, ilk kez Ağustos başlarında, Harbiye ve Bahriye Nazırlarının kimin tarafından atanacağını görüşmek üzere karşı karşıya geldiler.