Kapak tasarımı yorumu
Bana kalırsa bir anı kitabina yaraşır tasarımı ile kalbimi fethetti.
Konu yorumu
Yazarımızın gittiği ülkelere, yaptığı yolculuklara şahit oluyoruz. Bir bakiyoruz Japonyada iken bir bakiyoruz Amerika Birleşik Devletlerindeyiz. Yazarımız birden fazla gittiği ulkede yaşadıklarını anlatmış. Sanki günlüğüne alircasina anlatilan ani kitabimiz ilk defa bu türde okuduğum bir eserdi. Sevdim mi evet hatta içlerinde gitmek istediğim ülkelerde yok degilJaponya,Tayland, Singapur...
Ahh ahhh... Zaman güzel aktarımıyla sanki hep biliyormuscasina anlatimi ile yazar bana bu türü sevdirdi.
Yazım dili/ Anlatım
Sade,akıcı anlatımı zaten sizi yormuyan bir kitap olduğu besbelli . Çünkü anilarda ne kadar zorlanır ne kadar çıkmaza girersiniz ki..
Bildiğin bu eglenceli serüvene tanıklık ettim diyebilirim.
Kalemine,emeğine sağlık yazarımızın.
Daha yuzlerce ,binlerce gezilecek ve görülecek yerlere adım adım...
Tüm bu kralların ve komutanların desteğine rağmen Varşova Paktı NATO’ya karşı askeri olarak sayısal üstünlüğe sahipti. Batılı ülkeler konvansiyonel silahlanmada eşitlik sağlamak adına liberal demokrasiyi ve serbest piyasayı rafa kaldırıp tamamen totaliter devletlere dönüşmek zorunda kalabilirlerdi. Tek kurtuluş nükleer silahlanmadan geçiyordu.
Züleyha kendi kalbine baktığında, Yusufu neden sevdiğini ve Yusuf;u nasıl sevdiğini merak etti ilk kez.Perdeler kalktı kalbinin üstünden.Işık.
Yusuf seni sevdiysem, dedi züleyha, hükümdarın tahtına hükümdardan başkası oturamayacağından.Şehzade için saklanan giysiler ancak şehzadenin bedenine uyacağından.Padişahların ülkeler fethettiği görülmüştür
“Kesinlikle. Tarihteki tüm idare metotlarını dikkatle
inceledim. Menfi ve müspet tüm yönlerini mukayese ettim.
Tarihte hiçbir hükümdar tam manasıyla egemen olmamıştır.
Egemenliği en çok tehdit eden husus da zaman ve mekan
olmuştur. Büyük İskender dünyanın neredeyse yansını
fethetti. Ama ölüme yenilip zirveye çıkamadan tarih
sahnesinden silindi. Roma imparatorları güçlerini nesilden
nesle aktardılar. Evet, mekan sorunu yaşamamışlardı belki
ama zamana her seferinde yenik düşüyorlardı. Muhammed
ve takipçileri daha iyi bir metot geliştirdiler. Her yana ruhları
köleleştirecek vaizler gönderdiler. Bu şekilde her türlü
direnci kırmayı başardılar. Artık ülkeler olgun armutlar gibi
sapır sapır avuçlarına düşüyordu. Ama maneviyatın güçlü
olduğu yerlerde mesela Hıristiyanlar karşısında bu
üstünlüklerini yitiriyorlardı. Roma kilisesinin onunkinden bile
daha iyi bir metodu vardı. Orada veraset Müslüman
halifelerde olduğu gibi kan bağına göre değil Zeka
kapasitesine göre tespit edilen kurallara göre
biçimleniyordu. Ancak en zekiler liderlik mertebesine
yükselebiliyordu. Tabii bu zeka da inananların çok güçlü bir
biçimde birlik olmasını sağlıyordu. İşte kilise köleliği zaman
içinde bu şekilde alt etti. Ama onlar da mekana
bağımlıydılar. Bizzat bulunmadığı yerlerde kilisenin hiçbir
gücü olmuyordu. Bu yüzden de çeşitli vaatlerle güçlü
müttefikler aramak mecburiyetinde kalmışlardır.
Aslında Sovyetler Birliği o güzelim komünist adını hak etmiyordu. Bu rejim, proletarya diktatörlüğü bahanesi altında, bir elit tabakanın baskısı ve çoğunluğun buna zorla boyun eğmesine dayanıyordu. Aynı durum bu blokta yer alan başka ülkeler için de geçerliydi. Bedin' deki demir perdeyle birbirinden ayrılarak iki ayrı cepheye, iki düşman evrene bölünmüş olan dünyada bir iki kutupluluk vardı. Kasım 1989' da Bedin Duvarı'nın yıkılması ve iki yıl sonra Sovyetler Birliği'nin dağılması, dünyanın bu bölgesel ve siyasi bölünmesine son verdi. Bu tarihe kadar kısıtlı bir bölgeyle sınırlı kalmış olan kapitalist üretim biçimi 199l'den itibaren dünyayı fethetti, "pazarın görünmez elini" biricik düzenleyici kurum olarak yarattı ve dev şirketlerin gelişmesinin yolunu açtı.