Haydar Bey "Bu ne?" dedi. "Gazel" dedim. "Bunun başlığı yok mu?" deyince, "Hayır gazelin başlığı olmaz" dedim. Bana cevaben “Şimdiye kadar hiç işitmedim; her şiirin bir başlığı vardır, buna bir başlık lâzım" dedi.
Müdîr Bey'in bu sözü üzerine, evvelce işitmiş olduğum fikra hatırıma geldi: Adamın biri hiç yeldeğirmeni görmemiş; bir gün yeldeğirmeni ile karşılaşmış. "Bu nedir?" deyince, "Yeldeğirmeni" demişler, "Suyu nereden geliyor?" demiş. "Bu yeldeğirmenidir, rüzgârla döner." demişler. Bunun üzerine "Anladım efendim, suyu nereden geliyor." diye tekrarlamış.
Bu ayet aynı zamanda Allah’ın, edebe aykırı ve çirkin sözlerin, mütehcen fıkra ve hikâyelerin, hiçbir zorunluluk yokken söylenip anlatılmasını sevmediğini ifade etmektedir.
Yaldızlı sözlerle, malayani kabilinden hikâye, fıkra ve masal anlatmak, başkalarını güldüreceğim diye Allah ve Rasûlü’nün hoş karşılamayacağı, dinen ve edeben müsait olmayan sözler sarf etmek gerçek Müslümanın yapacağı şeyler değildir. Müslümana yakışan; Rasûlullah (sav)’in de beyan ettiği gibi: “Ya hayırlı bir söz söylemek veya susmaktır.”Hayırlı olmayacağı yerde konuşmayıp susmanın değerini Lokman(as) şöyle beyan etmiştir: “Yavrucuğum, sustuğum için asla pişman olmadım. Zira söz gümüşse, sükût altındır...”Her söze katılma ve başkalarıyla ilgili sorulara cevap verme arzusu, hiçbir zaman iyi bir huy değildir. Zira denilmiştir ki: “Sana sormayana cevap vermen, cevap vermeyecek kimseye bir şey sorman veya seni dinlemeyene konuşman edepli olmak demek değildir.” Aksine edep dışıdır.
Yorum yazamadığım için böyle paylaşıyorum. Jahrein ile Pungent ve tayfasını ayırarak söylüyorum: Jahrein'in fetvayla ilgili söylemleri TCK/216/3'e göre -bu fıkra genelde uygulamada geniş yorumlandığı için- suç sayılmış oluyor. Ve evet, bu suça göre de tutuklama kararı verilebiliyor. İddianamede hangi madde baz alınmış bilmiyorum, kendi yorumum bu. Normalde Jahrein'in bu söylemleri "bana göre" ifade özgürlüğü sayılmalı ama kendisi, kendisine olan hakaretleri de avukatına devrettiği için, bu şekilde suçlanmasına pek üzülemedim. İfade özgürlüğünü savunacaksak, tek taraflı olmayacak bu ki yaptıklarına bakılırsa, kendi de savunmuyor ve kendisine gelen hakaretleri şikayet etmiş zamanında. Bence halinden memnundur. (Ters kelepçe, ailesiyle uğraşılması vs ayrı tutuyorum. Zaten yapılmaması gereken şeyler.)
Pungent ve tayfası ise TCK/226'daki müstehcenlikten suçlanıyorlar. Ki buna ifade özgürlüğü diyecekler olacaksa, ifade özgürlüğünü savunmadan önce biraz kendi zihniyetindeki ifadeleri sorgulasınlar derim.
Bir de bu insanlara bu kadar fanatik olmak nedir anlamış değilim. Sosyal medya yargıçlarından artık herkes illallah etmiş durumda ama birilerini fanatikleştirerek, bu yargıçlarla işbirliği yapmış oluyosunuz bir bakıma. Zıt kutuplardasiniz zannediyorsunuz ama uzaktan bakınca birbirinizi besliyorsunuz zaten.
Hak, eşitlik, adalet, kardeşlik ve özgürlük gibi kavramlar yalnız kendinizden olana geçerliyse bu adalet değill zulümdür. Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur. Ama sosyal medya yargıçlarına göre durum kendi adamı olup olmadığına göre değişir. Bunu da en çok adalet diye zırlayanlar yapıyor nedense. Siz sesiniz çok çıkınca istediğiniz olacak diye iyi alışmışsınız. Bugün birini sevmediğiniz için suçsuz yere tutuklanmasına, aşağılanıp görüntülerinin çekilmesine ve çocuğuna varana kadar ailesiyle uğraşılmasına ses çıkarmıyor, üstüne bir de "oh olsun ... herife" diyorsanız; bir gün kazık size de girerse ağlamayacaksınız. Sövüyor mu, ağzı bozuk mu, belki de tarzını beğenmiyorsun; bunlar olabilir. Ama uydurma bir suç ortaya atılıp haksız yere bir kişi tutuklanıyorsa yarın sen de hak ararken kimse yanında olmayacak. Sevmediğiniz biri tutuklandı diye sevinçten birbirinizi seveceksiniz neredeyse.
Yanlış anlayanlar oluyor diye not düşeyim:
Pedofili ensest orospu çocuğuyla aynı karede haber yapıldığı için Jahrein de çocuk istismarcısı gibi bir algı yaratılmış kesip biçilen videolar ile. İki olayı ayırmakta güçlük çekiyor olabilirsiniz. Aptalca bir şakayla gerçek suçu ayırabilmenizi dilerim. Tabii sevmeme, nefret etme hakkınız her zaman var. Ama içeri girmesinin gerekçesi olan diyanetin baldız fetvasını küfürlü bir dille ve sarcasm ile eleştirmesi suç değil.
Yolcular uçağa biner, o sırada pilotları taşıyan servis aracı da uçağın yanına yanaşır. Fakat o da ne ! Kaptan pilotumuz elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant, ona yaslanarak yürüyen yardımcı pilotun yanında da bir köpek. Yetenekli köpeğin sayesinde sağa sola çarparak da olsa binerler uçağa.
Yolcular bunun bir gizli kamera şakası olduğunu düşündükleri için, "tiyatro" diye baktıkları olayı fazla önemsemeden seyreder. Herkes yerleştikten sonra uçuş izni gelir ve son anonsla birlikte uçak pistte son hızda ilerler.
Hızlanır, hızlanır ama bir türlü havalanmaz. Pistin sonu görününce uçakta da kızılca kıyamet kopar. Çığlıklar, çığlıklar. Feryat figan bağıran insanların haykırışlarını duyan kaptan levyeyi çekip tekerlekleri yerden keser. Uçak yükselirken derin bir "Oh!" çekip yardımcısına döner:
"Biliyor musun bir gün çığlık atmakta gecikecekler, hepimiz geberip gideceğiz."
Yoğun geçen bir derste fıkra anlatmak nasıl ki bize soluk aldırıyorsa her öğretmen de kendi soluk aldırma yöntemini geliştirerek öğrencilerine etkinlik arası geçişleriyle kisa bir mola verdirebilir.