Amak-ı Hayal'e dair
“Bu kitabı, hakikat aşkıyla yanan, akılla kavranamayacak konuları merak eden insanların zevkle okuyacağı kanaatindeyim.” Filibeli Ahmed Hilmi kitabını böyle takdim ediyor okurlarına. 1865 yılında Bulgaristan’ın Filibe şehrinde dünyaya gelen Filibeli Ahmet Hilmi (1865-1913), Galatasaray Lisesi’ni bitirmiş, Düyunu Umumiye’de memurluk yapmış, siyasi nedenlerle Beyrut, Mısır ve Libya’da kalmak zorunda kalmıştır. Çıkardığı gazeteler dönemin yöneticileri tarafından kapatılmıştır. Çeşitli gazetelerde yazılar yazan ve tasavvufla ilgilenen yazarın 40 kadar eseri vardır. Amak-ı Hayal, 23 “fantastik” hikâyeden oluşuyor. Ne var ki Ahmed Hilmi bey, tasavvufla tanıştıktan sonra kaleme aldığı bu hikâyeleri çok ciddiye alıyor ve şöyle diyor: “Okuyucularımıza sunduğumuz bu hikâyeler (bunların hikâye olup olmadığı iyi düşünülmelidir) eğer beğenilirse kendimizi bahtiyar sayacağız. Zira, bu kitaba rağbet edilmesi, insanların ciddi meselelerle ilgilendiğini göstermesi bakımından çok önemli.” Ahmed Hilmi Bey’in bütün bir kitapta vermeye çalıştığı ders şu metinde gizli: “Ey avare yolcu! Yürü! Durma, yürü! Bu geçici alemin zevkleri seni Allah’a kavuşmaktan alıkoymasın. Bu eşsiz manzaraların, bu güzelliklerin hepsi yalnızca bir rüya ve hayaldir. Ey zavallı ziyaretçi!Yürü! Durma, yürü! Yürü, kendi aslına kavuş. Kemalin dereceleri bunlardır. Geçici süs ve gösterişi terk edip, yürü ki Allah’a kavuşma kadehinden içesin. Yürü ki, yokluk meydanında Allah’ın kudretini ve sırrını göresin.”
215 syf.
7/10 puan verdi
Füruzan'ın Şubat-Mayıs 1993 döneminde Makedonya, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Yunanistan ve Bulgaristan'a yaptığı seyahatlerin kitaplaştırılmış hali. Benim gibi bir Balkan meraklısı için ilgi çekici bir eserdi. Füruzan'ın 1993 yılındaki hallerini anlattığı Üsküp, Manastır, Mostar, Sofya, Filibe, Selanik, Kavala, Gümülcine gibi yerleri ben de yakın tarihlerde dolaştığım için ayrıca ilgi çekiciydi. Ancak bu coğrafyaları görmeyenler için bu kadar iyi bir kitap olabilir mi? Emin değilim. Kitapta eski Yugoslavya kısımlarında çok bariz Tito güzellemeleri var. Tabii yazıldığı dönem ve Bosna katliamlarının devam ettiği de göz önünde tutulmalı. Füruzan'ın meselelere insani bir pencereden baktığını söylemem lazım. Balkan coğrafyasıyla ilgilenenler için okunası bir gezi kitabı... Bu arada altını çizmem gereken pek çok cümle vardı. Ama ben en çok şunu sevdim; Bir gün barış olacak. Sizi misafir edeceğiz, Saraybosna'yı görmeniz için. İnsana öylesine huzur veren bir yerdir ki, görmeden anlayamazsınız. Evet, görmeden olmaz... Evet, Saraybosna'yı, hele de Başçarşı'yı çok özlüyorum. Görmeden anlayamazsınız...
Balkan Yolcusu
Balkan YolcusuFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 2018110 okunma
Reklam
Filibe'deki İngiltere Konsolosu F. R. J. Calvert'in raporuna göre; "Son zamanlarda, Türk mültecilerine karşı işlenen feci olaylar çok arttı. Sadece benim dikkatime gelenler büyük bir cilt doldurur ve işlenen suçların sadece yirmide birinin benim kulağıma ulaştığına şüphe yok."
Sayfa 97 - Türk Tarih Kurumu
Bizans'a Yürüyüş & Anatolios Barışı
İki ülke arasında yapılan anlaşmalara rağmen Bizans, Hunlardan kaçan kişileri geri vermekten kaçınıyor ve vergi ödemede isteksizlik gösteriyordu. Bu gibi sebepler sonucunda Bizans'a karşı II. Balkan seferinin açılmasına karar verildi. 447 yılında Hun ordusu Tuna'yı birkaç noktadan geçerek iki koldan ilerlemeye başladı. Attila Sofya, Filibe, Bresna ve Lüleburgaz, şehirlerini zapt ederek Büyük Çekmece'ye kadar ulaştı. Bizans başkentinin kuşatılması için artık hiçbir engel kalmamıştı. Çaresiz kalan İmparator Teodosios, Anatolios'u elçi olarakAttila'ya gönderdi. Neticede Attila barış yapmayı kabul etti ve şartlarını yazdırdı. Bu anlaşmaya Anatolios Barışı denmektedir. Hükümleri ise: 1) Bizans Tuna'nın güneyinde kalan ve Tuna'ya beş günlük mesafedeki yerlerde asker bulundurmayacaktır. 2) Buralardaki pazarlar yerine artık bir Hun sınır şehri haline gelen Niş'te Pazar kurulacaktı. 3) Bizans savaş tazminatı olarak altı bin libre altın ödeyecekti. 4) Bizans'ın ödediği vergi üç katına yani iki bin yüz libre altına çıkarılacaktı.
·
Not rated
Düvel-i Muazzama Karşısında
Düvel-i Muazzama Karşısında            ༄ ༄ ༄ Saltanat yönetiminin yanında siyasi bir zümre iradesinin varlığı ve etkinliği için parlamenter sistemin kurulması ve bunun hukuki zeminin temelleri atılmasıyla başlayan süreçle hükümdar seçilen II. Abdülhamid (1842-1918), eski ile yeni yönetim düzenin tek padişahıdır. Kanunî Esasinin ilan
Abdülhamid’in Dış Politikası
Abdülhamid’in Dış PolitikasıFeroze A. K. Yasamee · Kronik Kitap · 201864 okunma
Önce benliğin dağılmasına karşı direnişi ele alalım. Villehardouin, şu yargısının da gösterdiği gibi, paniğe kapılıp kendini kaybedenleri mahkûm eder: Renier de Trit, Philippopolis'e [Filibe] hapsolmuşken, oğlu, kardeşi, damadı ve yeğeni başkente ulaşma umuduyla onu terk eder, ama Bizanslılar tarafından yakalanır ve Kaloyan'a teslim edilirler. O da onların başını vurdurur: "Ve biliniz ki onların bu sonuna çok üzülen çıkmadı, çünkü bağlı kalmaları gereken insana karşı çok kötü davranmışlardı." Bu cümle Villehardouin'in düşüncesini yansıtıyor: Kişiliğin bütünlüğünü bozan, onur kırıcı korkaklık kimseye asla bir şey kazandırmaz
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
172 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.