Bağdat'ta dirilirim, Şam'da vurulurum Endülüs'te bir berberi çiçeğiyim Kurtuba'da açarım Ben Küçük ve mavi gözlü bir balkan çocuğuyum Topaçlarım dağıldı Yüreğim dağlandı Bosna'da bilge kralım Mostar'da duru akan bir suyum Şehr-i Filibe'den huşu ile Bursa'ya bakarım. Ben Kafkas doruklarında uçan bir
Vakıf sistemi İstabul'da ve öbür şehirlerde külliyeler, kültürel ve ticari mer­kezler yaratmıştır. Her önemli Osmanlı kentinde merkezi bir ulu cami ve bedesten olurdu. Ayasofya tstanbul'un ulu camii olduğu zamanlarda, Fatih Sultan Mehmet, cami vakfına ait olmak üzere bir bedesten yapılmasını emretmiştir. Yangın ve yağmaya dirençli taş
Sayfa 143 - PdfKitabı okudu
Reklam
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Deli Kurt'ta Mekân: Romanın asıl mekânı Karası (Balıkesir) bölgesi olmakla birlikte olaylar oldukça geniş bir coğrafyada geçer. Tımarlı sipahi olan Çakır'ın ve onun yetiştirdiği Deli Kurt'un köyü Karası'da bir yerlerdedir. Bu köye iki günlük mesafede, Çakır'ın sütanası Satı Kadın'ın köyü bulunmaktadır. Satı
Deli Kurt'ta Mekân: Romanın asıl mekânı Karası (Balıkesir) bölgesi olmakla birlikte olaylar oldukça geniş bir coğrafyada geçer. Tımarlı sipahi olan Çakır'ın ve onun yetiştirdiği Deli Kurt'un köyü Karası'da bir yerlerdedir. Bu köye iki günlük mesafede, Çakır'ın sütanası Satı Kadın'ın köyü bulunmaktadır. Satı
204 syf.
9/10 puan verdi
"Hayalin Derinlikleri"
Yazıldığı döneme göre oldukça değişik bir Türk Edebiyatı eseridir. Hatta serinin diğerlerine kıyasla bayağı farklı bir eserdir. Bir kere çok cesurca bir girişim. Neden peki.. O dönem yazılan Türk Edebiyatı eserlerini İş Bankası Kültür Yayınları ile okumaya niyet ettim ve seriyi halen okuyorum. Genel itibari ile belli başlı hatlar var ve
A’mâk-ı Hayal
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116.9k okunma
Reklam
Osmanlı'da pirincin, Mısır Dimyat'tan geleni makbuldü. "Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma" tabiri­ ni bilirsiniz. 17. yüzyılda Mısır'dan pirinç gelmeyince, Rumeli Filibe'den getirtildi. Sonra Gönen, Osmancık, Tosya'da da kalite­ li pirinç tarımı gerçekleştirildi. Şimdi sofralarımızdaki pirinçten emin değiliz. Sadece pirinç mi?
216 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
"Evveli Şam, ahiri Şam!" lanetini kırmayı düşlemek...
Füruzan'ın (Feruze Çerçi) 11 Şubat'ta aramızdan ayrılmasıyla gündem olması, Türk yazınından son zamanlarda ne kadar kopmuş olduğumu fark ettirdi. Vefatına kadar ki tüm yaşamında oluşturduğu eserler ve o karizmatik duruşuyla birlikte aldığı birçok ödülle de klasikleşen bu önemli yazara da aktüel okuma listemde yer vermeye karar verdim.
Balkan Yolcusu
Balkan YolcusuFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 2018107 okunma
Attila fütuhatına başladı...
Alanların ve Ostrogotların inkıyadı ve Vizigotların muhacereti Hunları, Urallar'dan Karpatlara kadar uzayan bütün ova mıntıkasının hakimi vaziyetine getirmekte idi. Karpatlar'daki boğazlardan yahut Elak ovasından sonra Macar ovasını işgal ettiler. Burada Gepidler onların tabiiyetine girdi. Bu hakimiyetlerini buradan Tuna'nın sağ sahiline bile teşmil ettiler (405-406). Bu tarihlerde Rouas, Rougas veya Rougila, Muncuk (Moundzouk veya Moundioukh) ve Oktar adlı üç kardeş reisin idaresinde üç kola ayrılmış görünmektedirler. 425 senelerine doğru bu üç kardeş aynı zamanda saltanat sürmekte idiler. 434'de bu üç kolun Muncuk'un iki oğlu Bleda ve Attila tarafından idare edildiğini görmekteyiz. Bleda, Attila tarafından çok çabuk bertaraf edilmiştir. İşte bu sırada Attila fütuhatına başladı. Daha 441'de Doğu İmparatorluğu'na harp ilan ederek Tuna'yı geçti, Sırbistan'daki Morava Nehri'ni mansabına doğru takip ederek Niş (Nisch, Naisus)'i aldı; Filibe (Philippopolis)'yi yağma etti ve keza yağmaladığı Lüleburgaz (Arcadiopolis)'a kadar Trakya'yı harabeye çevirdi. 448 sulhünde İmparatorluk kendisine Tuna'nın güneyinde bugünkü Belgrad'dan Ziştova(Chistova)'ya uzanan ve Niş yüksekliğine kadar gelen bir arazi şeridini terke mecbur oldu.
Savaş sırasında Rusların Tuna'yı aşmaları ve Türklerin asırlardır yaşadıkları toprakları işgal etmeleri üzerine, Rus kumandanı bir genelge yayınlayıp Türklere ve Müslümanlara hayat ve mal teminatı vererek ellerinde bulunan silahları teslim etmelerini istemiş, ancak bu silahlar sonradan Bulgar çetelerine verilmiştir. Bundan sonra Rus askeri ve Bulgar çeteleri müştereken Türklerin yok edilmesine girişmişlerdir. Binlerce çocuk, kadın, ihtiyar öldürülerek malları yağma edilmiş, köyleri ateşe verilmiştir. Camiler, okullar, vakıf binaları yerle bir edilmiştir. Mesela Filibe'de savaştan önce kullanılır durumda olan 17 büyük camiden ancak bir tanesi ayakta kalabilmiştir. Sofya'da bir gecede yüze yakın cami ve mescit havaya uçurulmuştur. Bütün ahali her türlü insanlık dışı kötü muameleye tabi tutulmuştur. Bu suretle asırların ürünü olan Türk-Müslüman medeniyeti yerle bir edilmiştir. Ancak Rus ordularının girmedikleri Şumnu, Razgrad ve Deliorman bölgeleri kısmen bu vahşetten kurtulabilmiştir. Rus ve bilhassa Bulgarların vahşetinden ürken Doğu Rumeli, Trakya ve Makedonya Türk-Müslüman halkı, kurtuluşu İstanbul'a ve Anadolu'ya kaçmakta bulmuştur. Türk halkına karşı gösterilen bu vahşet yabancı devlet temsilcilerinin bile dikkatini çekmiştir. Bu arada İngiltere'nin İstanbul sefiri Henry Layard, bu kıyımda en azından 200.000 ilà 300.000 kadar Müslüman'ın öldürüldüğünü ve bir milyondan fazla insanın yerlerini terk ettiğini defalarca Londra'ya bildirmiştir. Bu hadisenin acı hatıraları yakın zamanlara kadar büyük bir canlılıkla Türk halkının vicdanında yaşamıştır.
211 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.