Can acısını haste-i derd-i firâk olup
Dildâde-i nigâr-ı sitemkâr olan bilir
Sevdâ-yı zülf-i yâr ile Bâkî be çekdiğin
Bend-i kemend-i aşka giriftâr olan bilir
Can acısınun ne olduğunu, ancak sitemkâr bir sevgiliye gönül kaptırıp da onun ayrılık derdiyle hastalanan bilebilir.
Sevgilinin zülfünün sevdası ile Bâkî’nin neler çektiğini, aşk kemendinin bağına tutulmuş olandan başk kim bilebilir ki?
Mâlikimin mülküne mihmân oluram kime ne
Sâni'in sun'un görüp hayran oluram kime ne
Gâh oturup derd evinde beklerem Eyyûb gibi
Dost yolunda cân verip kurbân oluram kime ne
Gâh olur perrende-vârî seyr ederem âlemi
Gâh durup bir kuşede pinhân oluram kime ne
Gâh firâk-ı hasret-i yâr ile mahzun oluram
Gâh açılıp gül gibi handan
Bazen Kırık Bir Ezginin Mısrasında.
Bazende Nağmesini Kaybetmiş
Bir Ayrılık Cefasında
Senin Adın Aşk Aze...
AY'ı Ortadan İkiye
Ayıran Gecenin Ayazında.
Kadim Bir Sonbahar Akşamında
Yahut Giz Perdesi Aralanmamış
Ölmek âsân âşıka bir dem firâk-ı yâr güç
Böyle müşkil derd esîri hastaya tîmâr güç
*Bir aşık için ölmek kolay; fakat sevgiliden ayrılmak güç.
Böylesine büyük bir derdin esiri olan aşık için tedavi güç.
Șitâ-yı devr-i zamân nev-bahâr olur giderek
Geçer firâk dem-i vasl-ı yâr olur giderek
Bu bezm-i köhnede her kim ki bâde-i ter içer
Esîr-i derd-i şikenc-i humâr olur giderek
Nola ruhında hat-ı 'anberîn sevâd olsa
Gehi güneşde küsûf âşikâr olur giderek
Kılursa turre bizi beste yanına kalmaz
O da güsiste ser-i rûzgâr olur giderek
O şâh-bâz-ı bülend âşiyân-ı gamzeye dil
Nihâde-pençe-i dest-i şikâr olur giderek
Gubâr-ı râh gibi düș türab-ı makdemine
Ser-i reh üzre bizümle dü-çâr olur giderek
Bu şûre-zârda Hayrî komaz seni çıkarur
Kemend-i dest-i atâ dest-yâr olur giderek
Mefâîlün feilâtün mefâilün feilün
"Hitâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim
Cevâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim
Meâli hikmet-i sırr-ı Vedûd’dur yekser
Kitâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim
Hurûf-u dâğ-ı muhabbet dilimde kaldı nihân
Hisâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim
Ne bîm-i düzaha benzer ne hevl-i câna firâk
Azâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim
Firâk-ı yâr ile Gâlib misâl-i Mecnûn’um
Ukâb-ı aşk-ı kim anlar kiminle söyleşelim"
(Seslenişini aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?
Cevabını aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?
Anlamı çok sevecen olan Yaradan'ın gizinin amacı baştan başa, kitabını aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?
Sevginin yanık yarasının harfleri gönlümde saklı kaldı, hesabını aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?
Ne cehennemden ürkmeye ne can korkusuna benzer ayrılık, işkencesini aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?
Yârdan ayrılmakla Gâlip, Mecnun'a döndüm, alıcı kuşunu aşkın kim anlar, kiminle söyleşelim?)