Güneş leylak yapraklarının, yeşilli beyazlı şemsiyenin kumaşından süzülerek tatlı tatlı yakıyordu. Mermer heykel güneşin ısısını hafifletip şampanya serinliğine döndürüyordu. Flush yattığı yerde güneşin postundan geçip çıplak derisini yakışına bıraktı kendini. Bir yanı kızarınca döndü, güneş öteki yanını da kızartsın. Bütün bunlar olurken pazar yerindekiler çene çalıyor, çekişe çekişe pazarlık ediyorlardı; pazarcı kadınlar geçip gidiyordu ya da duruyor, sebze meyveyi elliyorlardı. Flush'ın kulak vermekten hoşlandığı cinsten, dinmek bilmez bir insan sesi uğultusu ve mırıltısı vardı. Bir süre sonra leylakların gölgesinde daldı gitti. Köpeklerin rüya görürken uyudukları gibi uyuyordu.