Ben çocukken trt de hafta sonları öğleden önce, çok sıcak aile filmleri olurdu. Küçük büyük herkes izlerdi. Samimi içten, insanlara değerleri öğreten, evrensel mesajları olan, kalbe değen aile filmleriydi. Bitene kadar yüzümüzde ailenle birlikte izlediğin filmin, o tatlı saatlerin huzurlu tebessümü olurdu. Onun verdiği hissi aldım bu kitaptan. Tertemiz, safiyane, sevimli bir kitaptı.
Soylu cinsten bir köpek, hayatını, sahibiyle olan bağını, kendi bakış açısıyla anlatmış diyebilirim. Kitabın kahramanı bir köpekti dolayısıyla konusu okuduğum kitaplardan biraz farklıydı.
Köpeğin yaşam deneyimini, herkesin anlayabileceği çok güzel bir çeviriyle, Türkçe'ye yorucu olmayan bir dilden sunan anlatıma da bayıldığımı belirteyim.
Dimağımda farklı ama diğer taraftan da geçmişi hatırlatan tanıdık bir lezzet bırakan bu kitabı okumak bana iyi geldi. Umarım okuyacaklara da aynı keyfi verir.
Tam yerinde bir isim de uydurulmuştu, yoksulların böyle toplaştıkları yerlere "Kargalık" deniyordu. Çünkü kargaların ağaç tepelerine çiğneyip oraları kapkara etmeleri gibi, buralarda da insanoğulları birbirlerinin üzerine üşüşüyordu.
Üçümüz, davaların bu en görkemlisinde suç ortağıyız. Birbirimize, birbirimizi anlayışımızla bağlandık. Birbirimize nefretle bağlandık. Kara ve baskıcı bir zorbalığa baş kaldırmak üzere bağlandık. Birbirimize aşkla bağlandık.
Nefret, şunca aydır, paslanan, aşınan, altındaki bütün doğal yaşamı öldüren bir demir parmaklık gibi ruhunun üzerine kaynamıştı. Şimdi, keskin bıçaklar marifetiyle, acılı bir ameliyat sonucu demir sökülüp atılmıştı.