djfgldjg aziz nesin işte fdkjgkdf
neden kimi sözcükleri söylemek ayıp ya da bayağı sayılır da, o sözcüklerin yerine , aynı anlamı veren yabancı sözcükler kullanılınca ayıp sayılmaz? bunu hiç düşündünüz mü? ... dildeki bu ikiyüzlülük beni sinirlendiriyor. üstelik bu dil ikiyüzlülüğümüz gittikçe yayılıyor, yani bir anlama gittikçe sözde kibarlaşıyoruz. ... taşağa taşak diyememek bana dil ikiyüzlülüğü geliyor. evet, "orospuya orospu denilemez!" diye bir söz vardır ama, bu sözü bir kadına söylemek onu aşağılamak olacağı için yasayla önlenmiştir. oysa bir taşağa taşak demek, hiç de taşağı aşağılamak değildir ki... taşak demek ayıpsa, ayıp olmaması için taşak yerine ne demeliydim? fransızcası olan “testicule” mü, yoksa ingilizcesi olan “testicle” mi? ben her zaman eşitlikten yanayım. Fransızlar ayıp olmasın diye “testicule” yerine “taşak” deselerdi, ben de o zaman taşak yerine “testikül” demeyi uygun bulurdum. ama o zaman da şöyle bir sorun çıkıyor ortaya. Türkçede erkek olanlar, salt erkeklerdir. oysa fransızların sözcükleri de erkekli dişilidir. fransızca erkek sözcüklerin başına “lö”, dişi sözcüklerin başına “la” gelir. e taşak da dişi olamayacağına göre, fransızlar bizim taşağa “lö taşak” diyeceklerdi.
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
Reklam
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
Açıkbaş Ömer efendi, Fransızca muallimiydi. Bedel ödedi. Lakin başına şapka koymadı. Fes de koydurmadılar. Bu yüzden başı açık olduğu halde sokağa çıkardı. Bu yüzden Açıkbaş Ömer Efendi diye meşhur oldu.
288 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bu kitapla beraber öğrendiklerimi bir bir sıralamadan önce kısaca konusunu anlatayım size: Kilitli iki penceresi bulunan odaya giren profesörün kızı, odaya girdikten sonra sarı odanın kapısını kilitler. Çok geçmeden saldırıya uğrar, çığlık çığlığa yardım ister. Evin çalışanları & matmazelin babası kapıyı omuzlayarak açtıklarında, kadın yerde
Sarı Odanın Esrarı
Sarı Odanın EsrarıGaston Leroux · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20201,273 okunma
352 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Okunabilecek ilginç kitaplar, arasında ilk sıralarda yer alabilecek bir eser.İlginçliği şuradan geliyor: kitabın içinde hiç"e" harfi bulunmuyor. Halbuki e harfi Fransızca'da çok kullanılan bir harf...Bunun bir kurgudan mı yoksa gerçekten "e" harfi kullanılmadan mı yazıldığı muamma...Yazarımız Perec, "çocukluk anılarım yok" derken; kaybolan "e" harfini ,kaybolan bir aileye ya da kaybolan yıllarına mı atfediyor bilinmez.Hadi diyelim Perec "e" harfini kullanmadı, bizim çevirmen Cemal Yardımcı nasıl oldu da "e" harfini kullanmadan Türkçe'ye çevirebildi? Ben bu duruma çok şaşırdım.Fransızca bir kelimeyi Türkçe'ye çevireceksin, üstüne üstlük o yasaklı harfi kullanmayacaksın. Çok ilginç.... Kaybolan bir adamın Anton Ssliharf 'in kayboluşunu biraz mizahi, biraz dokundurmacalı yazmış.Ayrıca kullanılmayacak yasaklı harfi Anton'un arkadaşları kullanmak istediğinde ortadan kayboluyorlar. Yani cidden ilginç,okurken biraz kompleks gelebilecek bir eser.Aynı zamanda oldukça absürt... Böyle ilginç ve içinde şifre barındıran kitapları sevenler için güzel bir yapıt. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Kayboluş
KayboluşGeorges Perec · Ayrıntı Yayınları · 20181,022 okunma
Reklam
136 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
#Okudum #KitapYorum #ŞaleKöse #Kitapsız! #ArtshopYayınları #Roman #132Sayfa #Papatyakitaplığı
Kitapsız
KitapsızŞale Köse · Artshop Yayıncılık · 20243 okunma
Size yazmak için daha fazla beklemek istemedim. Sabırsızlık hastalığıma deva olsun diye yazdım bu kitabı. Sabırlı* kişi hasta değildir. Sabırsız kişi ise tatmin olmaz, doyumsuzdur, yatıştırılamaz, erişilemez disiplinsiz, idare edilemez, dengesizdir. Sabırsız kişi daha başlamadan bitirmek ister. Sabırsız kişi hep olmadığı yerde olmak ister. Sabırsız kişinin zamanı kısıtlıdır. * Fransızca patient hem sabırlı hem de hasta anlamına gelir
Artık Shakespeare gibi yazmayacağım. Bu yüzden yavaşlamak zorunda kalıyorum, özellikle de sözcükleri çoğu kişi gibi uzun şekilde yaz maya çalışırken. Odessa’da yine sıcak bir gün. Gökyüzü, ufku bile örtemeyen, mükemmel pürüzsüz soluk beyaz bir buluttan oluşan yüksek bir çarşaf gibi. Küçük yazı çantam açık hâlde dizlerimin üstünde, limana doğru
"Hayatta en sevdiğim şey balkonda çiçek görmektir."
Sayfa 27 - CanKitabı okudu
Reklam
303 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Kitap baştan sona bir vebanın sağlığa verdiği hasardan başka, insan ilişkilerine, duygu ve psikolojisine etkilerini de ele alıyor. Okuma tecrübelerime dayanarak, Fransızca ve bolca betimleme bulunan kitapların tercümesi okunduğunda son derece karmaşık ve devrile devrile biçimlenen cümlelerle karşılaşıyorsunuz. Bu nedenle bazen betimlemenin içerisine dalıp, anlam bütünlüğünden koptuğunuz oluyor. Bu kitapta da aynısını yaşadım. Ancak yine de bazı betimlemeler beni derinden etkiledi. Genel olarak roman akışını bir şekilde koruyor. “Okuduğum anda saran bir kitap okuma” fikrinde olanlara değil, sadece edebiyat anlamında zevk arayanlara önerebileceğim bir kitap. Ufak bir spoiler; kitabın sonunda bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.
Veba
Veba
Albert Camus
Albert Camus
Veba
VebaAlbert Camus · Can Yayınları · 202019,8bin okunma
Halid Ziya Uşaklıgil
Halid Ziya Uşaklıgil, 1866'da İstanbul Eyüpsultan'da dünyaya geldi. Henüz öğrenciyken ilk yazıları okuyucuyla buluşan edebiyatçı, İzmir çevresinde tanınmaya başladıktan sonra Hazine-i Evrak'ta çıkan "Deniz Danası" ve Tercüman-ı Hakikat'te yayımlanan "Aşkımın Mezarı" yazılarıyla İstanbul'da da tanınmaya
176 syf.
10/10 puan verdi
"Bana verdiğin bütün kitaplarda hep o hikayelerin kahramanları sen ve bendik. Ama en çok ben aşıktım. Hem de seni ilk gördüğüm andan beri aşığım sana. " Herkese merhabalar. Bugün sizlere çok severek okuduğum Zamanın Yankısı kitabı ile geldim. Kitap yazım dili olarak çok akıcı. Bir gün içinde okuyup bitirilen bir kitap. Ve bu kitabı okurken ters köşeye hazır olun. Hayatımın şokunu yaşadım bir an Konusuna gelecek olursak; Kitap ilk önce 80'li yıllarda geçiyor. Eser'in çocukluk aşkını okuyoruz ilk önce. Müzeyyen o zamanlar Kastamonu'dan İstanbul'a üniversite okumak için abisiyle geliyor. Eser ilk görüşte aşık oluyor ve sürekli Müzeyyen'i okul dönüş saatinde durakta bekleyip onunla beraber mahalleye yürüyor. Bu sıralar da Eser 12 yaşında. Müzeyyen'den Fransızca dersleri almaya başlıyor ve kurduğu hayaller gerçek oluyor diye çok seviniyor. Ta ki Müzeyyen mahalleden taşınana kadar... İlk başta mektuplar devam ediyor ve Müzeyyen'in evleneceği haberini alıyor ve çok üzülüyor. Bu evlilikten dönmesi için ona mektuplar yazıyor ve cevap alamıyor. Bir gün bir gazatenin 2. sayfasında Müzeyyen'in ölüm haberini görüyor ve yıkılıyor. Müzeyyen bir kadın cinayetine kurban olmuşBundan sonra çok yıkılıyor. Hayatına giren çıkan oluyor ama hiç birinde Müzeyyen'i bulamıyor. Ta ki kütüphanede ki kızı görene kadar... Ve reklam arası diyorum Bundan sonrasını okuyup görmenizi isterim. Çok üzüldüğüm yerler oldu. Bu kitaba acilen bir şans verin asla pişman olmazsınız
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 20245 okunma
Erim Hükümeti'nin İlk Girişimi
Erim Hükümeti kurulmuş, programmı okumuş, güvenoyu almıştı. O günlerde İnönü ile Meclis'teki Grup Başkan Vekili odasında otururken Başbakan telefonla arayarak iki maddelik kısa bir anayasa değişikliği önerisi gönderdiğini, İnönü uygun bulursa bu değişikliği hemen gerçekleştirmek istediğini söyledi. Kısa bir süre sonra Başbakanın önerisini
12 Mart Günlerinde İnönüKitabı okudu
314 syf.
8/10 puan verdi
"Düşünce Deryasında: Montaigne'nin Denemeleri"
Montaigne'in eserindeki belki de en çarpıcı özellik, kendine ve insanlığa yönelik dürüstlüğüdür. Kendini olduğu gibi kabul etme ve sorgulama, onun felsefesinde temel bir ilkedir. Bu nedenle, "Denemeler", insanın karmaşıklığını, zayıflıklarını ve çelişkilerini anlama çabasını yansıtır. Kitabın her bir denemesi, farklı bir konuyu ele alırken, genellikle öznel ve nesnel arasındaki çatışmayı vurgular. Montaigne'in denemelerindeki derinlik, insan doğasının karmaşıklığına dair sorgulamalarıyla ortaya çıkar. Montaigne'in denemeleri, felsefi düşüncenin yanı sıra edebi değeriyle de dikkat çeker. Orijinal Fransızca metinlerindeki incelikli dil, çevirilerinde bile etkileyici bir güzellik taşır. Sonuç olarak, Montaigne'in "Denemeler" kitabı, insanın iç dünyasına derinlemesine bir yolculuk sunar. Bu eser, insanın zihnindeki karmaşıklığı anlama ve kabullenme çabasını muhteşem bir şekilde yansıtır.
Denemeler
DenemelerMontaigne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202054bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.