devrim dahi bir tür cinselliktir. Toplumsal mücadele ve güç mücadelesi de bilinçaltında bir kadın için verilen mücadeledir
... Ben buraya sizi kandırmak ya da bir şeyleri saklamak için davet etmedim. "Psikanalize Giriş" konusunu işleyeceğimizi söyledim. Bu, bir "Ad usum Delphini " bildiri yani tamamlanmış, zorlukları ortadan kalkmış, boşlukları dolmuş, kuşkuları kaldırılmış ve size yeni bir şey öğrendiğinize ilişkin bir inanış aşılayan bir bildiri sunacağım demek değildi. Hayır, aslında amacım, sizler yeni başlayanlar olduğunuza göre bilimimizin engebelerini, pürüzlerini, boşluklarını, varsayımlarını, tereddütlerini olduğu gibi göstermek. Diğer bilim dallarında da aynı olduğunu biliyorum ve özellikle daha emekleme döneminde olan bir bilim dalı için başka türlüsünü düşünmek olası değil.
Cem YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Bilincin üstesinden gelemediği, tüm ikame ve yüceltme denemelerine rağmen devamlı bir gerilime neden olan dürtüleri Freud "şeytani" diye anmaktadır. Bunlar ölüme yönelik bir dinamiğe sahip Ben-dürtüleri olmadığı gibi, yaşam dürtüsü olan cinsel dürtü de değildir. Tekrarlama zorunluluğunu doğuran asıl sorumlu, her ikisinde de mümkün olan bastırma mekanizmasıdır. Sadece dürtüyü kontrol altında tutmak için insanın çaba harcadığı bastırma işi bile, sürüp giden bir gerilim yaratır ve bu kendini ürkütücü biçimlerde ortaya koyar. Ortaçağ'da bile bilindiği üzere, Şeytan repertuarını sürekli yeniden üreterek sahneye çıkmayı sever. Şeytan'ın hep aynı şeyleri tekrar tekrar yapıyor olmasına eskiden kötülüğün ta kendisi gözüyle bakılıyordu; Freud'un öğretisinde de bastırılmış dürtünün tekrarlanma enerjisi, bunun nevroz oluşturan modern karşılığıdır. Nasıl ki Şeytan değişmiyorsa -ya da Goethe'nin Faust'unun ikinci kısmındaki deyişle "yaşlıysa"- bilinçdışının da zamanı diye bir şey olamaz, zamansal koordinatlarla hiçbir ilişkisi yoktur. Her iki durumda da tekrarın yapısı gelişme ilkesiyle, "daha önce" ve "daha sonranın" yasasıyla kurulan sınıflandırıcı (ve hiyerarşik) bir düzene karşı bağışıklığa sahip olmak demektir.
Bir devrimci aşkına ulaşmak için dünyanın yarısını yakmaya hazır biridir.
Kant "Deli, uyanıkken rüya gören kişidir." Krauss: "Delilik, duyularımız uyanıkken gördüğümüz rüyadır." Schopenhauer, rüyayı kısa bir delilik, deliliği ise, uzun bir rüya olarak tanımlar. Hagen için deliryum, uykunun değil bir hastalığın neden olduğu bir rüya yaşamıdır. Wundt Fizyolojik Psikoloji'de şöyle der: "Aslında rüyada bir tımarhanede rastlayacağımız her türlü görüntüye rastlayabiliriz."
256 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
jung hazretleri
acayip, yani oncelikle tavsiye olarak kosturmadan okumak lazim, 5 konferans diyor geneli birbirinden ayri incelebilecek 5 derin konu stigma gibi dusunulebilir o yuzden 5-10 gun araliginda okunmali bence, hayir neden ? asiri derin noktalar ve degisik sinir uclari var onlari yakalamadan gecmek, kitaba ve yazara haksizlik olur. yani tabi, Freud'a neden karsi oldugunu, antiFrued propagandasini da yapiyor, kendi tezlerini savliyor falan, zaten Jung 'u okuduk anladik da, (Kerenyi ile olan calismalarindan bu yana) Frazer'in Altin Dal'ina benzer bazi ilkel ve yaban psike'ye giriyor, aman tanrim kulturu feth ediyor, anlatiyor derinlestiriyor, dunyanin baska noktasindan bir ornek veriyor falan, yani psikoloji kitabi olurken bir anda kultur antroolojisi calisiyormus gibi hissettim, Jung bunu yapiyor. bence tabi, ucuyor ve ucuruyor ! ayrica kelime ve serbest cagrisim konusunda da kafami daha da acti, bu kismi da ilgincti benim icin. neyse kime ne anlatiyorsun ? hic kimseye, hicbir sey, kendime okuma notlari tutuyorum. aynen devam. bazilari da geceleri misil misil, fosur fosur uyudugumuzu saniyor. peh !
Analitik Psikolojinin Temel İlkeleri
Analitik Psikolojinin Temel İlkeleriCarl Gustav Jung · Cem Yayınları · 201073 okunma
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.