Bu kitabı etrafımda çok kişiden duyduğum için merak ederek okumaya karar verdim. O yüzden beklentilerim biraz fazla oldu. Başlarda çok sürüklemedi ama kitabı bitirdiğimde beğendim.
Raif Efendi insanlarla iletişimi pek kuvvetli olmayan birisi olmasına rağmen " Kürk Mantolu Madonna'yı " bir tablo sayesinde tanıyor. Ve gün geçtikçe ona olan ilgisi ve sevgisi artıyor. Hatta zamanla ölümsüz bir aşk oluveriyor. Almanya'ya para kazanmak için giden Raif Bey ölene dek unutamadığı insanla birlikte bir kaç ay zaman geçirebiliyor. Sonra Raif bey Türkiye'ye dönmek zorunda kalıyor. Her şey yoluna girince Maria ile birlikte yaşlanmayı arzu ediyorlar fakat kavuşamıyorlar. Çünkü Maria Puder ölmüş oluyor.
"... On sene tam on sene, zavallı ruhumun bütün kırgınlığıyla, bir ölüye kızmış, bir ölüyü suçlu tutmuştum. Onun hatırasına bundan daha büyük bir hakaret yapılabilir miydi? Hayatımın temeli, gayesi, sebebi olan kimseden o sene hiç tereddüt etmeden, haksızlık edebileceğimi hiç düşünmeden şüphelenmiştim. Onun hakkında en akla gelmeyecek şeyleri tasavvur etmiş ve bir an olsun durupta, belki de böyle yapmasının ve beni terketmesinin bir sebebi vardır, dememiştim. Halbuki sebeplerin en büyüğü, en mukavemet edilmezi, ölüm varmış..."
Kitabı bitirdiğimde öğrendiğim bir kaç bir şeyin de etkisinde kalarak " aşk " kelimesi benim gözümde biraz daha inanırlık kazandı. Allah zaten aşkı O'na aşık olmamız için varetmemiş mi? Beşeri aşklar, Allah aşkına ileten birer yoldan ibaret demek ki. Kitapta geçmesede bana kattığı güzellik bu oldu. " aşk " diye bir şey gerçekten varmış..