“Toplumsallaşmak demek, kurala, norma, düzene, disipline, ahlaka ve dolayısıyla iyiliğe, erdeme, kardeşliğe sahip ve ait olmaktı ve tabii ki bu, ilke ve kuralların yarattığı korkuya alışmak ve katlanmak demekti. Bu hem büyük bir gelişmeydi (çünkü topluluklar ve toplumlar bu temelde yerleşik hale gelmekteydi), hem de zihinsel bir yabancılaşma ve toplumsal farklılaşma demekti; ama bu aynı zamanda ruhsal dünyada izler bırakan zihinsel bir tramvaydı da.”