Atsız Affediliyor: Af kampanyası nihayet neticesini vermiş, yukarıdaki yazı, rapor ve dilekçeleri de gören Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 21 Ocak 1974 tarihinde Nihal Atsız'ı affetmiştir. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı'nın imzalarının bulunduğu 13020 sayılı af kararının metni aşağıdadır: "1-Milli duyguları zayıflatmak için
Atsız, bir semboldü; hakir görülen milliyetçiliğin sembolü.
26 Ocak 1974 tarihli Tercüman'da Ahmet Kabaklı da bir yazı yazmıştır: "Atsız'a Dair." "Korutürk, şerefli görevini yaptı. Kendisinden beklenen tarafsızlığın yüksek örneğini verdi.” cümleleriyle başlayan yazıdaki şu değerlendirmeler dikkat çekicidir:"Atsız, bir semboldü; propagandasız ve şamatasız olduğu, âdi tertip ve gösterişlere, mizansenlere tenezzül etmediği ve Türkiye'de bugün 'sahipsiz' sanıldığı için rahatça içeri tıkılan 'milliyetçilik'in sembolü. Onun için Sayın Cumhurbaşkanının bu tavrı ile gazetelerin, üniversitelerin, sendikaların ve Gazeteciler Cemiyetlerinin, büyük halk kütleleri ile birlikte konuya gösterdikleri vefa da bir sembol değeri taşımıştır."
Reklam
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Ergenekon,Balyoz ve nice kumpas davalarla "Yeni Türkiye" dizayn ediliyordu. Fethullah Gülen'in müridi polisler, savcılar, hakimler, AKP'nin tam desteğiyle tüm muhalifleri imhaya girişmişti. Fethullahçı çeteyi anlattıkları için gazeteciler Odatv Davası'nda hapsediliyordu.
262 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Spoiler içerir Öncelikle yazarın diğer kitaplarını okuduysanız eğer (özellikle 1984 ve hayvan çiftliği) totaliter rejimlerin ve tek adamların çorak dünyasının ele alındığını görürsünüz. Ancak bu kitapta yazar vicdanının, entelektüel ve siyasi düşüncesinin şekillendiği bir dönemi kaleme alıyor. Bütün dünya tarihinde ve ülkelerinde geçerli olan savaşın insanlar üzerinde bıraktığı derin izler gözler önüne seriliyor. Kitabın insanlık tarihinde değişmez bir gerçek olan sözü bugün de geçerliliğini korumaktadır. “Bütün savaşlarda hep aynı şey olur; askerler savaşır, gazeteciler şamata koparır; o milliyetçi nutuklar atanların hiçbiri kısacık propaganda gezileri dışında cephedeki siperlerin yanından bile geçmez.”
Katalonya’ya Selam
Katalonya’ya SelamGeorge Orwell · Bgst Yayınları · 20121,462 okunma
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
Reklam
Bütün savaşlarda böyledir; askerler çarpışır, gazeteciler bağrışır ve palavracı yurtseverlerin hiçbiri kısacık propaganda gezilerinin dışında, cephedeki siperlere yanaşmaz bile.
Mustafa Kemal, aylar boyunca Istanbul'da kurtuluş için çareler aramış ve içlerinde saray ahalisi, gazeteciler, asker arkadaşları gibi farklı cenahlara mensup pek çok kişiyle görüşmüştür. Bütün bu istişareler kurtuluşun Anadoluda olduğu fikrini pekiştirecektir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Belinde arması, elinde tüfeği, kalpağı, meşin çizmeleri, ak sakallarıyla Uşaklı Mehmed Baba gazeteciler için bulunmaz bir malzeme idi. Bol bol resmini çektikten sonra Tercüman vasıtasıyla konuşmaya başladılar: - Yaşınız kaç? - Doksan. - Buraya sizi kim getirdi? - Beni kimse getirmedi. Topraklarımızı işgal eden Bulgarlar kardeşlerimize de eziyet ediyorlardı. Eşref Bey' in Libya'dan geldiğini, gönüllüleriyle Bulgarlar'a karşı savaşacağını duyunca ahırdaki ineklerimi sattım, silah aldım. İstanbul'a gelip, Eşref Bey'in emrine girdim.
Sayfa 150 - ötükenKitabı okudu
İnsanlık, çektiği sıkıntılardan dolayı çığlık atıyor. Hezimete uğramışçasına kaçıyor, mecnun gibi gülüyor, sarhoş gibi naralar atıyor, beyhude ve abes şeyleri araştırıyor, hayallerin peşinde koşuyor, sahip olduğu en kıymetli şeyleri sokağa atıp elinin tuttuğu en basit ve kıymetsiz şeylere sahip çıkıyor. Yazıklar olsun! Yazıklar! Tıpkı efsanelerdeki gibi, insanı öldürüyor, üretimi çoğaltmak için insanı makine şekline sokuyor... İnsanlığın manevî değerlerine, ahlak, güzellik gibi yüce değerlerine bir avuç azınlığın, şehvet pazarlayıcılarının, film yapımcılarının kazancı için son veriliyor. Evet, insanların yüzüne, bakışlarına, giyimine, hareketlerine, fikir ve görüşlerine bakarsın ve insanları bir kaçış, bir arayış içinde görürsün. Sabit bir eksen etrafında dönmezler, şaşkın, ne yaptığını bilmez bir şekilde görürsün. Ne yaptığını bilmeyen insanların etrafını azgın, pragmatist hayat felsefesine sahip kan emici, sömürgeci, faizciler, sinema yapımcıları, gazeteciler, yazarlar vb. sarmıştır. Gelişme, ilerleme, hürriyet, sınırsız yenilikler diye haykırıyorlar. Gerçek suç budur. İnsanlığın ifsad edilmesi hususunda da gerçek suçlu bunlardır. (Seyyid Kutub)
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.