Parlamentoları oluşturan kişilerin aritmetik çoğunluğu da değildir. Bu kitap ile yalnızca, parlamento çalışmalarını engelleyen, kürsülerde yurt ve dünya sorunlarının özgürce konuşulmasını engelleyen sorumsuz bir azınlık eleştirilmiş; bu azınlığın sergilediği çirkinlikler eleştiri konusu yapılmıştır.
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Gençlik ise kendini İngiliz sporlarına ve daha da kötüsü futbola kaptırmıştı. Eğitimlerini henüz tamamlamamış olan Avrupa gençleri arasında futbol âdeta bir din olmuştu. Diğer ülkelerin gençliği de bundan etkilenerek futbolu bir ibadet şekline soktular. Bundan daha da zevk alanlar futbolu bir bilim ve sanat dalı gibi görmeye başlamışlardı. Sokaktaki halkı heyecanlandırarak geçinen boş kafalı ve cahil bazı gazeteciler, gençliğin bu yeni tutkusunu kışkırtarak sömürme yoluna gitmişlerdi. Futbol için ayrıca köşe yazıları konulmuş ve sığır bacağı gibi güçlü bacakların meziyetlerinden uzun uzadıya bahsetmek artık gazetecilik sayılır olmuştu.
Selam dostlar,
Bugün size daha öncede kitabını okurken keyif aldığım kalemini beğendiğim bir yazarla geldim.
Selami Dinçoğluçınarcı beyefendinin kaleminden #yedikilise isimli kitapla geldim. Yoruma geçmeden şunu belirtmek istiyorum ki kitaptaki kahramanlarımızdan biri olan Adelya gibi çoğu konuda veya kişilerde önyargılı biri olduğumu bildiğimden (ve malesef bu huyumu pek sevmem) kitabı okurken Adelya önyargısını nasıl yıkacak acaba diye çok merak ettim çünkü bu çok zordur.
Adelya ülkenin bir ucunda üniversiteyi kazanmış ve gelecekte yapmak istediği meslek olan gazetecilik için bu şehire gidip gitmeme konusunda çok kararsız kalmıştır gideceği şehir hakkında edindiği bilgiler televizyondan gördüğü haberler onu bu şehir hakkında oldukça önyargılı davranmasına sebep olmuştu. Şehire gittiği ilk sene kimseyle muhatap olmamıştı ta ki bir gün sınıfında ona yapılmış olan doğum günü sürprizine kadar. Sınıfta ona "Tamara" diye seslenen Taha ile Eda'ya selam veren Adelya bu sürpriz karşısında diğer arkadaşlarıylada görüşmeye başlar. Katıldığı kulüple yaptığı gezilere ve Taha'nın yaptığı soğuk şakalara alışan Adelya tam bir macera tutkunu olmaya başlamıştır. Taha ile aralarında inanılmaz bir bağ oluşmuştu ve yaptıkları her gezide ona dair birşeyler öğrenmeye başlamıştı Adelya. Öğrenimi bitip şehiri terk edeceği gün Taha Adelya'ya yalnız veda etmek için bir adaya götürür ve ne olduysa bundan sonra olur. O adada yaşananlardan sonra artık hiçbirşey eskisi gibi olmaz. Taha'nın ve köydeki zorlu yaşam sürenlerin hayatlarına şahit oldukça üzülmemek elde değil.
Yedi KiliseSelami Çınarcı · Klaros Yayınları · 202034 okunma
Daha iyi teknolojiye değil ,daha iyi gazeteci yatırım yapmak zorunlu. Artık hatayı, yalanı en aza indirgeyen gazete kazanacak ; gazeteci ,gazete güven verdiği ölçüde var olabilecek.
Türkiye'nin hatırı sayılır şöhrete sahip, gazetecilik ve televizyon programcılığının yanı sıra ekonomist unvanı da taşıyan fikir liderlerinden biri şu sözleri etti: "Ben üzülüyorum. Gençler umutsuz, fırsatını bulsa yurtdışında hayat kuracak. Ne münasebet. Hiç mi bir sivil toplum çalışmasına üye olayım da bi işin ucundan tutayım demez insan? Gençlik elde telefon geyik muhabbeti içinde daha kaç yıl heba edecek ömründen. Şikayet etme, yap!"
(•••)
Türkiye'de gençlerin yaşadığı bağlamı, mücadele alanlarını anlamak ve bataklığı kurutup mis kokulu çiçekler açmasını sağlayacak köklü çözümler aramak ve bulmak varken, şikâyet etme, yap üsttenciliğine sahip olmak oldukça manidar..
Medya etiği ile ilgili alıntılardan günlüğüme düşmüş notlar arasında, otosansürün körleşmeyi hızlandırdığına değğin bir öykü var: Genç bir gazeteci, araştırmacı gazetecilik alanında güzel bir haber yapiyor. Şefine götürüyor. Şef,'o haberi yayımlayamayız' diyor. Haber çöpe atılıyor. Genç gazeteci başka bir sefer, yine baska bir haberle gidiyor şefe. 'Bunu da yayımlayamayız' diyor şef. Genç gazeteci dönüp gidiyor. Bir gün yine başka bir fikir geliyor aklina. 'Simdi gitsem şefe, gene haber yaptirtmaz, çöpe attırır' deyip gitmivor. Dördüncti seferde ise gazetecinin aklına fikir gelmiyor!...
:)
Sayfa 130 - İfade Özgürlüğü ve OtosansürKitabı okudu
Yazarın okuduğum bu üçüncü eseri ki hepside içerisindeki kurguda anlatmak istediği bulguları başarılı olarak işlenmiş olarak gördüm. Her eserinde Doğu bölgelerinde coğrafi koşullarını okurken hissettirip , görmediğimiz yerleri ve özelliklerini yaşatacak, halkın sevecen hallerini anlatırken bir de yaşadıkları zorlu durumların farkına varılmasını
Mine İzgi/ Oğlumun Fıtrat Yolculuğu.
1969 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Uzun yıllar gazetecilik mesleği ile uğraşan Mine İzgi değişik gazetelerde editörlük ve köşe yazarı olarak çalışmalarda bulunmuştur. 5 yıl Akit gazetesinde tam sayfa olarak kadın sayfası çıkarmış, Kadın Kimliği dergisinde yazı işleri müdürlüğü yapmıştır. Moral Haber
Gazetecilik öyle alınganlık, kırılganlık kaldırmaz. Her şeyi şahsına söylenmiş gibi üstüne alınırsan bu mesleği yapamazsın! O kadar hassassan git şiir yaz. Anlatabiliyor muyum? Yüzsüz olmadan ısrarcı olmayı bileceksin, bu memlekette en önemli şeylerden biri sebat etmeyi bilmektir.
Rasim Özdenören Öncelikle kompozisyon kitabımız olan ‘’Gül Yetiştiren Adam’’ adlı kitabımızın yazarı Rasim Özdenören hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum:
Rasim ÖZDENÖREN 20 Mayıs 1940 tarihinde Kahramanmaraş’ta dünya’ya geldi. Özdenören ilk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş, Malatya, Tunceli gibi Güney ve Doğu illerinde tamamlamıştır. İstanbul
Sosyal medya bireysel düzeyde çalışmakla birlikte toplumsal hareketleri hızlandırmada ve yönlendirmede rol oynamaktadır. Sosyal medyanın belki en önemli özelliği, görülen bir ağ olmasından değil, görünmeyen bir ağ olarak işlev görmesindedir.
Gazete tirajlarının gerilemesi ,internetin devreye girmesinden önce başladı. Radyo ,televizyon gazeteciliği yazılı basına kösteklemekle birlikte, internet yazılı basını solladı. Hatta günümüzde internetin ,televizyonun dahi önüne geçtiği söyleniyor.
Türkiye'de ilk elektronik gazete uygulaması Bilgin ailesince bir aile gazetesi olarak yayınlanan Yeni Asır gazetesinde 1982 yılında başlatılmıştır. Aile daha sonra 1985'te elektronik gazete uygulamasını İstanbul'a taşıyarak Sabah gazetesini çıkartmaya yönelmiştir.