Hazret-i İsa'nın şöyle buyurduğu rivayet edilir: - Hikmeti (ilmi), ona ehil olmayanlara emanet etmeyiniz ki, zulmetmiş olmayasınız. Ehil kimselerden de hikmeti esirgemeyiniz ki, anlayış sahiblerine zulmetmiş olmayasınız. Merhemi yaraya süren şefkatli bir tabib gibi olunuz. Hazret-i İsâ aleyhisselâmın bu sözü şu şekilde de rivayet edilmektedir: Hikmeti, ona ehil olmayanlara aktarmaya çalışan kimse cahildir. Hikmeti, ehlinden saklayan kimse de zalimdir. Hikmetin hakkı olduğu gibi, ehli de vardır. O halde her hak sahibine hakkı verilmelidir.
Eğer "Neden tıb ilmi ile fıkıh (hukuk) ilmini, azık ve yol vasıtası hazarlamaya benzettin?" denilirse cevabında deriz ki: Allah'ın rahmetine yaklaşmak için Allah'a yönelip çalışan kalbdir, beden değil... Ben kalb sözünden, gözle görülüp elle tutulan et parçasını kasdetmiyorum. Kasdettiğim şey, Allah'ın esrarından bir sırdır. Onu hisler anlayamaz ve duyamaz. Allah'ın latif varlıklarından bir varlıktır ki, ona bazan ruh, bazan nefs-i mutmainne denilir. Şeriat buna kalb adını verir: çünkü o, bu sır için ilk karargâhdır
Reklam
Kibir sahibi bir gence,ilim savaş açar;aynen suyun kendisini tutmaya çalışan tümseklere savaş açması gibi...
Ameller Niyetlere Göredir عن أمير المؤمنين أبي حفص عمر بن الخطاب رضي الله تعالی عنه قال : سمعت رسول الله يقول : إنما الأعمال بالنيات ، وإنما لكل امرئ ما نوى ، فمن گائت هجرته إلى الله ورسوله فهجرته إلى الله ورسوله ، ومن گائت هجرته لدنيا يصيبها ، أو امرأة ينكها ، فهجرته إلى ما هاجر إليه ve Ömer bin Hattab'dan (r.a) (1) rivayet edildiğine
ANKARA ÜNİVERSİTESİ'NDE OKUNAN BİR KONFERANSTIR. Risale-i Nur'un dersiyle ve aziz ve kıymetli Üstadım Bediüzzaman'ın himmetiyle hazırlanabilen bu konferans, Risale-i Nur hakkında tatlı ve zevkli bir sohbettir. Risale-i Nur'un kıymet ve ehemmiyetini ifade etmek değildir; buna cesaretim yoktur. Zira ben Risale-i Nur'un
Dîni ilimlere gelince: Bunlar da taklit yolu ile peygamberlerden alınan ilimlerdir. Bu da Allah'ın kitâbını ve Rasûlü'nün sünnetini öğrenmek ve duydukdan sonra mânâlarını anlamakla mümkün olur. Kalbin vasfının kemâli de bununla mümkündür. Kalp, hastalıklardan bu ilim sâyesinde kurtarır. Her ne kadar müspet ilimlere ihtiyâç varsa da, kalbin selâmete ermesi için yalnız aklî ilimler yetmez. Nitekim bedenin sıhhatini devam ettirmekte yalnız akıl da kâfi değildir. Tabiplerden öğrenmek sûretiyle ilaçların hâssalarını bilmek lâzımdır. Bitkilerdeki hâssaları yalnız akıl bilemez. Fakat yine de bunları duyduktan sonra akıl anlar. Akılsız işitmek veyâ işitmeksizin akıl kâfi değildir. Aklı nazara almadan yalnız taklit ile yetinmek cehalettir. Kur'ân ve sünnetin nûrunu atarak yalnız akıl ile yetinmek de aldanmaktır. Akıl, Kur'ân ve sünnetin nûrunu bir arada bulundurmak lâzımdır.
Reklam
30 öğeden 31 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.