Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün olur da Yan yana el ele Diz dize oturursak Yeşil gözlerinde beni görürsem Sen benim yaşamımın anlamısın Neden bu kadar geç kaldın? Diye haykıracağım Tunebuni
Reklam
Hayatta bir kere geç kaldın mı, hep geç kalırsın..
Ama geç kaldın çünkü beni kaybettin. Ya da hiç kazanmadın mı demeliyim? Malum, benim hislerim seninkinin aksine küçük bir hoşlanmadın fazla değildi.
Sayfa 267Kitabı okudu
Maalesef geç kaldın ölmek için. Merak etme sonraki istasyon daha kötü
Reklam
“Geç kaldın Süleyman,gidiyorum.”
Sayfa 130Kitabı okudu
geç kaldın- çoktan buldu yerde yerini dalıyla vedalaşan güz yaprakları. -venüs
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Sayısız hevese, sayılı nefes harcadın. Herkese yetiştin, kendine geç kaldın. Değdi mi?
Reklam
Sayısız hevese, sayılı nefes harcadın. Herkese yetiştin, kendine geç kaldın. Değdi mi bari?
İbrahim Tenekeci
İbrahim Tenekeci
Pastaneye gittim, gelmemişti. Bir çay istedim, içtim hâlâ yok! Aslında gelse ne diyeceğimi, ne yapacağımı da bilmiyordum. Geç oluyordu, kalktım, kapıya doğru yürüdüm. İçeri girdi. "Nerede kaldın?" dedim… Sanki yıllardır tanıdığım birine sitem eder gibi… Tiyatrodaki bakışmadan sonra bir arkadaşımın evinde toplantıda karşılaşmıştık. Şaşırmıştım onu görünce… O da beni hatırlamıştı. Arkadaşım tiyatrolara turne programları yapan bir şirkette çalışıyordu. Ankara'da bulunan oyunculara davet vermişlerdi. Böyle davetler sıkça yapılırdı o zamanlar. Ben pek katılamazdım. Sohbet etmiş, ertesi gün pastanede buluşmak için sözleşmiştik. (Sonradan Münir Özkul'un anlattığına göre gelmek istememiş. "Böyle bir buluşmaya ne gerek var, zaten yarın İstanbul'a dönüyoruz" demiş. Otelden zorla çıkarıp bir taksiye bindirip göndermişler.) Beraber birer çay içtik. Pastaneden çıktığımızda Çankaya'dan Kızılay'a doğru el ele yürüyorduk. Hiç konuşmadan… Üzgündük… Bir aydır Ankara'da turne yapıyorlarmış. Biz son gün buluşabildik… Onun ev telefonu yoktu. Ben de telefonumu veremedim. Sadece adreslerimizi verdik birbirimize. Kızılay'a gelince ellerimizi zorla bıraktık. O otele, ben eve… Carum yanıyordu çok… Şimdi düşünüyorum da, yarım saat içinde bu kadar derin duygular besleyebilmek, benim kabiliyetim miydi acaba? O'nun ne gibi bir dahli olmuştu bu hale gelmemde?…
Sayfa 14 - Doğan KitapKitabı okudu
Evin saadet­hane olduğu devirde, evde olmak da bir saadet idi şüphesiz. Ne vakit ev saadethane değil zindan olarak görülmeye baş­landı, saat de kol saati oldu. Ev saati, sokak saati olup arayıcı fişeği gibi zıldır zıldır gezmeye, herkesin, her şeyin vaktine kendini uydurmaya, bu uğurda kan ter içinde koşmaya, "geç kaldın" diye azar işitmeye başladı.
Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzere. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın?
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.