Tebrik ederim.
Bir kız, babası tarafından tecavüze uğradı.
Sesinin duyulmaması için dayak yedi.
Adının çıkmaması için susturuldu.
Ve en sonunda zarsız, namussuz ve iffetsiz kaldı. Üzerine bir de babasından olan çocuğunu doğurdu.
Suçu neydi?
Savunmasız, küçük ve bu dünya için fazla temiz olmasıydı...
Bununla bitmiyor ki, o çocuk gibi binler var şu
Bana az yazan ama öz yazan bir yazar söyle deseler aklıma gelecek ilk yazar Afganistan doğumlu Tacik asıllı şuanda Amerikan vatandaşı olan Khaled Hosseini gelir. Köken coğrafya olayını neden uzattım derseniz insan her yerden kendine birşeyler kapıyor sanki ondan belirtmek istedim. Uçurtma avcısı beni o kadar etkilenmişti ki onun üzerine hiçbir eserin çıkamayacağını düşünmüştüm gel gör ki bu kitap da onu kadar etkileyiciydi.
Savaş dönemi ve sonrasında çekilen acılara Türk Dünyasının gururu Cengiz Aytmatov eserlerinde bolca rastlarız. Bu kitabın onlardan farkı ne derseniz insanın ne kadar al alçalabileceğini ve durum ne olursa olsun insan kalmanın gerekliliğini gösteriyor bize. Ayrıca yaşlı çocuk evliliği gibi toplumun sınırı uçlarına dokunan çok sayıda trajedi mevcut. Özellikle şu korona günlerinde gayet güzel bir okuma olacağına eminim.
Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,8bin okunma
Yukarıdaki geçen ifadede ne demek istediğimi birazdan dile getireceğim. Fakat öncesinde kitabın kendisiyle ilgili iki üç kelam etmek isterim.
Kitap tamamen “Ahmet Ümit” üslubunda kitap olmuş. Diğer romanlarından farklı olarak şehir bu sefer İstanbul değil, Konya olarak seçilmiş. Yine her kitabında bildiğimiz Baş komiser Nevzat yok bu romanda.
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Merhaba dostlar. Ne zaman güzel bir kitap okusam, bunu mutlaka herkes okumalı diyorum. Keşfettiğimiz güzellikleri sadece kendimize saklarsak ne anlamı kalır değil mi? Benim keşfettiğim bu güzelliği kitap dostlarım da keşfetmeli, bu güzellikten mahrum kalmamalı diye düşünürüm hep. Bu yüzden de biraz fazlaca alıntı paylaşırım. Daha doğrusu çok not
Yaşar Kemal ustayı anlatmaya geldim.
BİR LİSELİNİN ÇİLESİ :)
Bir Sürgünün Anıları incelememde, lise yıllarımın abimin beni yönlendirdiği iki büyük yazarı okumakla geçtiğini, başka bir incelememde de o yazarı anlatmak istediğimi yazmıştım. İşte o büyük an geldi.
O
"Spoiler İçerir.. "
Yazarın sözüyle başlamak isterim : Gerçek Bir Kadının Öyküsüdür Bu Kitap ..!
Psikiyatrist olan yazarımız Kanatır Cezaevi'nde bir grup kadın mahkumun kişilik yapıları üzerine bir araştırma yürütmeye başlar . Sonra diğer mahkumlardan ziyade Firdevs adında mısırlı bir kadın mahkum dikkatini çeker . Firdevs 10 gün sonra
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."(s. 248)
Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
YouTube kitap kanalımda II. Dünya Savaşı hakkında harika kitaplar önerdim: ytbe.one/i39P66Sv65s
Bugüne kadar 482 tane kitap okumuşum ve 1000kitap sitesinde de 4 yıl boyunca iyisiyle kötüsüyle 254 adet kitap incelemesi yazmışım. Peki benim bu kadar kitabı okumamı sağlayan ve Auschwitz-Birkenau toplama kamplarını bizzat gördükten sonra
Dünyanın içerdiği her şeyi seferber ederek ona hükmedebileceğim ve onu fethedeceğim bir araç yaratmak isterdim.Gel gör ki bu dünya beni bir araca dönüştürdü..
Evet, bağnazlık ve sapkınlık. Bunlardan ötürü tarihte başımıza gelmedik kalmadı, ama hala boş beleş bir hikayeye gözümüzü yumarak inanabiliyoruz.
Şimdi İslamiyet'te şöyle bir durum var: Son peygamberin Muhammed olduğuna ve son mucizelerin de onunla birlikte bittiğine inanıyorsun. Müslümansan bundan şaşmaman gerekiyor normalde.
Peki o zaman
Baştan ayağa yareyim...
Gel gör beni aşk neyledi...
Anadolu'da tasavvuf şiirinin öncüsü 13. yüzyıl şairi Yunus Emre'nin o güzel, asla unutulmayacak yakarisini soyledim :). Umarim begenirsiniz :) keyifli dinlemeler. Abone olup bana destek olasınız sevaptır :D
youtu.be/cyFkoYET4K0
Kalem bir yay gibi sayfaların üzerinde dolaşıyor. Kağıda her dokunuş inceden hüzünlü nameler fısıldıyor. Kalbiniz de kulağınızla birlikte dinliyor bu hüzünlü besteyi. Uzaklardan bir düdük sesi ardından gürül gürül lokomatifin homurtusu. Kim bilir nereye hangi hüzünlü hikâyeyi taşıyor. Belki Sadullah da trendedir. Babasının elinden tutmuş "babam beni gezmeye götürüyor" diye seviniyordur. Kim bilir belki son durakta bekliyordur onları saadet. Şimdi
Mustafa Kutlu ; sana ne desem bilmem ki. Bana da inceleme yazdırdın ya aşk olsun! Aşk olsun sana!
Ben duygusal adamım öyle yok kitabın diliydi, üslubuydu, yok efendim karakterlerin analiziydi falan gibi alengirli laflar beklemeyin benden. Yazamıyorum olmuyor. Bu sebepledir uzak dururum bu yeşil sayfalardan. Ama gel gör ki bam teline dokundu
Mustafa Kutlu gel gör ki yüreğimi titretti bu kitap. Adetimi bozdurdu bana.
Aşk nedir bilir misin? Aşk yarası nedir? Hüzün babadan oğula miras mıdır? Hiç küçük bir çocuğun gözlerinde annesini gördün mü? O çocuğun yüreğinden babasını bildin mi? Sen hiç keman tellerinden aşkı, ayrılığı, hüznü ve ölümü dinledin mi? İşte bütün bu sorularınıza ve daha fazlasına cevap bu kitapta.
Bu nasıl inceleme demeyin ne olur. Şuracığa iki damla gözyaşımı bırakayım da affedin kusurumu..
Tirende Bir KemanMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20153,917 okunma