"TAVAFIN HİKMETİ"
Rivayet Edilir ki Olay, Harameynin, Osmanlı idaresinde olduğu zamanlarda gerçekleşir. Kâbe’ye yakın bir bölgede Osmanlı Karakolu vardır. Komutan Askerin birine emreder: "Git, Erat için Kasaptan şu kadar et satın al, gel" der. Asker gider. Eti satın alır. Dönüşte bakar ki, Kabe de Tavaf tenhadır. Kendi kendine: "Kâbe'nin tenha olduğu şu sırada bir tavaf yapayım da öyle gideyim" der. Bir tavaf yapar, sonra Karakola gider aldığı eti aşçıbaşına verir. Aşçıbaşı eti yemek yapmak üzere doğrar, kazana koyar. Ateşi yakar. Ne var ki et pişmek bilmez. Pişmediği gibi çiğ görünüşünde en küçük bir değişiklik olmaz Aşçıbaşı ateşi ne kadar korlasa da, ette en küçük bir pişme emaresi yoktur. Durumu komutana haber verir. Komutan da aynı hali müşahede eder. Komutan eti alan eri çağırır. Ere, emir verdikten sonra ne yaptığını sorar. Er anlatır: "Komutanım! Eti alıp dönüşte baktım ki Kâbe’de tavaf tenhadır. 'Bir tavaf yapayım da öyle gideyim' dedim. Kucağımda etle beraber tavaf eyledim; bitince de tavaf namazını kıldım ve geldim. Başka bir şey yapmadım." Komutan, hayret ve heyecanla etrafındakilere gözyaşları içerisinde söyle seslenir: "Bakınız! Allahu Teâlâ Kâbe’yi tavaf eden cansız eti bile ateşte yakmıyor. Ya Onu tavaf eden insanları hiç yakar'mı..! Özlem ve hasretle 🥹🤲🌿
Can Yücel
"Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında Sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, Yüreğindeki duruluğa... Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Reklam
Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar. Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin... Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında; sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa… …Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol…
Vaybe... Köprünün altından ne sular aktı... Bunu ilk bu platformda henüz hiçbir şey bilmez bir çömez iken yayınlamıştım. O zamanlar henüz buranın mantığını çözememişim içimden gelen her şeyi bir yerlere yazıp not edip kaydediyordum. Ama her defasında ya siliniyor ya kayboluyor ya da yerini bulamıyordum. Ben de dedim en iyisi burayı not defteri
Bu günlerim de geçti ne zaman deşti Senin gittiğin gün anladım bugün güzel değildi Yani gittin, beni de bıraktın bi başına, Kurban olurdum ben gözlerin ve kaşına Fakat gittin, elimi uzattım ve gittin Darmadağın oldum ve sen başkasını mı seçtin Kabul gittin, beni de karanlığına ittin, Suçlamıyorum seni fakat söyle neden gittin Sorun bende miydi
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.