‘’Hani sözünü tutmak, emaneti korumak; hani iyilik? Korkarım sonunda hayırlı işler de ortadan kalkacak. İyiliğin başı gitti, elbette sonu da gelecektir. Kötülüğün önü geldi, sonu da gelecektir.’’
Bir şeyler oluyor. Belki eskisinden daha kötü şeyler olacak. Milletin haberi yok. Saray istediğini yapıyor. Fakat böyle devam edemez bu. Bu topraklar çiftlik değil, millet malıdır. Elbette beklenen büyük gün gelecektir. Türk, uşak yaşamak için doğmamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK
Reklam
"...Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir. Bir talimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir. Eğer bunu inkâr etsen; bütün zabitlerdeki cüzdanları, defterleri techizatları, düsturları belki şu memleketteki bütün intizamatı, hattâ hükûmeti inkâr etmeğe mecbur olursun ve bütün vaki' olan icraatın vücudunu tekzib etmek lâzım gelir. O vakit sana, insan ve zîşuur denilmez..."
Hora Usta'ya şaşkınlıkla baktı, “Ama bu elbette ki doğru. Bunu hiç düşünmemiştim. An diye bir şey kalmıyor. Ya geçmiş oluyor ya gelecek. Örneğin şimdi, bu anda ben konuşurken an geçip gidiyor. Geçmiş oluyor! Evet, şimdi anlıyorum ne demek istediğini; sen 'tam onu görüyorum derken, bakarsın ki,kardeşi görünmüştür.’ Artık ötekileri de iyice anladım. Üç kardeşten daima yalnız birisinin var olmasını… Yani, ya şimdidir, ya geçmiştir ya da gelecektir. Ya da hiçbiri. Çünkü, biri olmadan diğerleri de olamaz! Bütün bunlar insanın başını döndürüyor!” “Ama bilmece daha bitmedi” dedi Hora Usta. "Üçünün birlikte hükmettikleri ve onunla bütünleştikleri o koca ülke nedir?” Momo ona kaygıyla baktı. Acaba bu neydi? Geçmiş, gelecek ve şimdi birlikte ne oluyorlardı? Koca salona göz gezdirdi. Binlerce ve binlerce saat hep birden ona bakıyordu sanki. Birdenbire gözleri parladı “Zaman!” diye bağırdı ve sevinçle el çırptı. “Evet, bu da zaman! Zaman!” Neşesinden birkaç kere olduğu yerde sıçradı. “Şunu da söyle öyleyse artık” dedi Hora Usta, onun sevincini paylaşarak, “Üç kardeşin oturdukları ev neresi?” “O da dünya!” diye bağırdı Momo
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ) “ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
"Birinin önünde çıkacağı beş alçak merdiven basamağı,bir başkasının önündeyse tek ama o beş basamağın toplamı kadar yükseklikte bir basamak olması gibidir bu; birinci kişi yalnızca bu beş basamağın değil daha yüzlercesinin ve binlercesinin üstesinden gelecektir, büyük ve çok yorucu bir yaşam sürmüş olacaktır, ancak çıktığı basamaklardan hiçbiri onun gözünde ikinci kişi için o tek, ilk, yüksek, sahip olduğu bütün güçleriyle tırmanılması olanaksız, ne yukarı ve elbette ne de dışına çıkabildiği basamağın taşıdığı anlamı taşımış olmayacaktır." Franz Kafka/Babaya Mektup
Reklam
728 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.