Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Sayfa 154 - Adam YayınlarıKitabı okuyor
Her şey güzel giderken başına öyle şeyler gelir ki "Yandım!" dersin, "Bittim!" der ve düşersin. İşte o an, içindeki iyilikle beslenen çocuk çıkar gelir ve kapını çalar. "Kalk!" der, "Kalk!" Tutar elinden, karanlığı yırtar ve seni güzel günlere götürür. Korku nedir bilmez iyilik. Aydınlık, karanlıktan korkar mı hiç? Kötü günler ile karşılaştığında kimseye ihtiyaç duyma, Önce Allah, sonra içindeki iyi niyetten başka! Niyetin ne kadar iyiyse, Allah o kadar seninle. Nasibin ise niyetinde gizli.... Alsa da elinden yoğunu varını, döner dolaşır geri verir sana hakkını! Olmaz deme asla! Olur! Unutma ki Allah isteyince, kuşlar filleri yener azizim...
Reklam
Şairin dediği gibi, geldim yolun yarısına. O zaman günüm kutlu olsun.
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Sayfa 226Kitabı okudu
Şehrin ışıkları altında yürümeye devam ederken, hayatın mazi tarafında kalan yıllarımı düşündüm. Tozlu raflarda yalnızlığa terk edilmiş kitapların arasına konulan eskimiş takvim yaprakları gibi uzakta duruyor geçen güzel günler. Onları bulmak ve bir daha o günlere gitmek imkansız. Biliyorum, güzel günlerin kıymeti gidince anlaşılır. Gidip de dönmeyen güzel günlere dargınım. Dünya rahat yeri değil bilirim. Dile söylemek kolay, kalbe anlatmak zor. Hayat imtihanı ağır olur bazen. Yaslanacak bir omuz ararız yakınımızda bizi anlayan. Hayat, geriye asla dönülemeyecek bir sûrette biz zaman ve mekânla kayıtlı olan fâniler için geleceğe doğru akıtılıyor tüm zaman ve mekânların Sahibi tarafından. Allah (cc), O' dur kudreti her şeye yeten. Geçen yıllar, sıkıntıyla geçmiş olsa bile yine de özlem duyuluyor o yıllara. Hayat gidiyor diye mi bu özlem? İnsan hayatta olmayı seviyor. Bu hayatın sona doğru gitmesini ve bir gün son bulmasını istemiyor. Sonlu bir hayata kalp razı değil çünkü. Dinle kalbini, duyacaksın. Biraz yalnız kaldığında anlayacaksın. Bazen yalnızlık iyi gelir. “Kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir. Bu fâni dünyaya razı değildir." diyerek bu hakikate ışık tutar Bediüzzaman. Ey dost! Bu yazıyı okurken sen de sonsuzluğu düşün ve hakikat penceresinden bakarak kalp ve ruhunun sesini dinlemeye çalış veya benim gibi yalnız bir gece yürüyüşüne çık, kendini dinle, kalbini dinle, vicdanını dinle. 'Bir Gece Yürüyüşünde' başlıklı yazımızdan Yoldan Geçerken/ Mehmet Kazar 5 Ocak 2021
Otuz Beş Yaş Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hâtırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış...
Reklam
Mısır'a kadı oldu
Bir gün Hoca, yine eşeğini kaybeder. Eee, bu kaçıncı! Artık canına tak eder. “İllallah bu taş kafalının elinden! Aklını başına alsın da, biraz da o beni arayıp bulsun!” diye söylenir. Aramaz. Aradan, günler aylar geçer. Eşek ne döner gelir, ne bir kuru selam gönderir. Günlerden bir gün Hoca eşekler başı Deli Ömer’ i görür: “Bu herifin azıcık kulağı deliktir. Şunun bir ağzını arayayım!” der: “Ömer Efendi, bizim eşeği gördün mü?” “Duymadın mı,” der Deli Ömer; senin eşek Mısır’a kadı oldu!” Bunu duyunca, Hoca başını sallar: “Tevekkeli değil; ben bizim çömeze ders verirken, o da kulaklarını dikip dinliyordu!”
" Abdullah o günler 13- 14 yaşlarında arkadaşları ile Medine sokaklarinda Dolaşırken birden aralarından biri "Ömer geliyor" diye bağırır tüm çocuklar bir tarafa kaçar ortada bir Abdullah kalır. h.z Ömer o heybetli hâli ile Abdullah ile karşı karşıya gelir selam verir Abdullah'a Abdullah kendinden gayet emin bir şekilde selamını alır sonra sorar arkadaşların niye kaçtı ? Abdullah derki senin heybetinden korkup kaçtılar peki sen niye kacmadin? Der ki Abdullah niye kacacakmisim ki yol dar mi ki çekilip sana yol vereyim bir suç mu işledim senin karsina çıkmaya korkayim bu yol hem sana yeter hem bana bu söz karşısında h.z Ömer tebessüm eder ve der ki "efendimiz (sav) ne de doğru söylemiş tam babasının oğlu ! Tam babasının oğlu!"
"Yoksa bu hedeflere mi bağlıdır? İnsan sabırsızlıkla en sonunda başarılı olmayı, saygı görmeyi, zengin olmayı beklediği için midir ki gençlik yıllarında zaman ona fazla uzun gelir ve sonraki yıllarda, beklenecek hiçbir şey kalmadığı için delice bir hızla akar gider? Yoksa, bir yoldan ne kadar sık geçilirse o kadar hızlı geçilmesi gibi, insan bütün günlerin seyrini zaten bildiği için midir ki ilerleyen yaşla birlikte günler daha hızlı geçer?"
OTUZ BEŞ YAŞ Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider.
Sayfa 272
Reklam
Her şeyin zamanı gelir, herkesin zamanı gelir... Nasıl herif bu, bıraksın artık beni. Anlatmasın artık hiçbir şey, bilmek is­temiyorum onun anlattıklarını. “Hayır, zararı yok bana. Sen de kendine tam adamım bulmuşsun kızım! Hiç sana anlattı mı kolunu? Söyle, ne de olsa karısı sayılırsın. Yoksa geçti mi artık o günler? Gel, gel şimdi bana tatlı kız, şimdi benim ol...” Ne yapsam, istemiyorum bu herifi. Her şeyin zamanı gelir, bitkilerin yetiştiği ve kuruduğu, insanların ağladığı ve dans ettiği, hüzünlendiği ve güldüğü.
Sayfa 367 - Everest yayınları 13 Agostos 2019Kitabı okudu
"Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Sayfa 227Kitabı okudu
İnsan ya kendi kendine konuşur ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada? . Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde. -Ben de yaşadım, sizin kadar!- . Kim bir defterde benim adımı geçirmek lüzumunu hisseder ki? . İnsan eşya almayı sevmese de boşluklar zamanla doluyor, sonra bir
Gülüşü artarak konuşmaya yeniden başlamıştı Küçük Teyzem: “Güzelim benim, bir tanem, ne kadar güzel bir erkeksin sen biliyor musun? Ah Akim, bir genç kızın bir erkeğe ne kadar güzelsin diyebileceğine asla asla inanmamışımdır. Senin de okşanacak, sevilecek, şefkat gösterilecek bir tabiatın olduğunu öğrenmeme izin verdin. İnan seni kalpten sevdim.
ÖMER HAYYAM(RUBAİLER)
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; Suçumuza, duamıza önem vermeyen; Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; Umudumu rahmetine bağlamışım ben Büyükse de isyanım, kötülüklerim, Yüce Tanrı' dan umut kesmiş değilim; Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın Rahmete kavuşur elbet kemiklerim. Tanrım bir geçim kapısı açıver bana; Kimseye
785 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.