Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Paşa "Haydi, bir şeyler okuyun" buyurdu. Cevdet Hoca, sazlara "Kürdilihicazkar yapalım" dedi, sazların peşrevden kısa bir bölüm çalmalarının ardından genç hanende o günlerin meşhur bir şarkısına başladı: "Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü"... Ama ikinci mısraı okuyamadı, tam "İzmir'in gülü" demişti ki, Mustafa Kemal elini şiddetle masaya vurdu; hanende ve saz heyeti sustular, salonu sessizlik bürüdü. O günlerin genç hafızı hadiseyi bana altmış küsur sene sonra anlatırken "Ne iş ettiğimi o anda fark ettim" diyecekti. Latife Ha­nım'ın İzmirli olduğunu ve Paşa'nın az bir zaman önce hanımını boşadığını hatırlamıştı! Ne yapması gerektiğinin endişesi içerisindeyken, Paşa "Çocuk, sen hiç İzmir'in gülünü kokladın mı" diye sordu. Cevdet Hoca korka korka "Hayır Paşam" cevabını verdi. Mustafa Kemal Paşa sustu, gözleri birkaç saniyeliğine uzaklara daldı, sonra "Bu şarkıyı okuma!" dedi
Atarürk de vakti zamanında bütün genç subaylar gibi İtthatçı idi. Ama çok erkenden bu zümreden soğumuş bırakmış ve erkenden fırka yönetimine karşı tenkitçi bir bakış edinmiştir. Enver Paşa'yla yıldızları barışmamıştır. Enver, O'nu sevmiyordu, Atatürk ise Enver'i bir tehlike olarak görüyordu. Bu ikisi farklı bakıştır. Enver Paşa, Mustafa Kemal'den hazzetmiyordu. Onu konumu itibariyle muhteris, gayr-ı memnun biri olarak görüyordu. Mustafa Kemal için ise Enver, sevip sevmemenin ötesinde tehlikeli birisiydi.
Reklam
Kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti’ne akla gelebilecek her konuda olağanüstü katkıları olan ve ülkemizi ortaçağ karanlığından aydınlığa çıkaran eşsiz deha Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Sümer medeniyeti konusunda çalışılması gereğini işaret ve teşviki olmasa bugün Sümerler konusunda elimizde olan Türkçe eserler elbette ki olmayacaktı. En büyük minnet ve şükranlarımız onadır. Gılgamış’ı uğurladığımız gibi uğurluyoruz: Ebediyet, Mustafa Kemal Atatürk adını lacivert taşından levhalara kazısın, hiç silinmesin!
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Ya istiklal ya ölüm
Muhtelif tarihlerde görüştüğüm İsmet Bey (İnönü), Rauf Bey, İzzet Cevat, Şevket Turgut, Fevzi (Çakmak) Paşalara İstanbul'da, Edirne'deki kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey'e (General Eğilmez) Tekirdağ'da ve Mustafa Kemal Paşa'ya (Atatürk) da gerek İsmet Bey va-sıtasiyle ve gerekse bizzat, kendim, İstiklâlimizin tehlikede olduğunu ve genç komutanların Anadolu'ya ordudaki vazifeleri başına dönmeleri ve bu arada benim de Şark'a gönderilmekliğim lüzumunu ve "tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücadele"ye karar verdiğimi söyledim ve "Ya istiklâl ya ölüm'ü bir parola gibi ortaya attım.
Musta Kemal Atatürk’ün Sofya’daki Yılları
1914 yılı ilkbaharının bir günü, genç bir Osmanlı zabiti Sofya’nın şık kafelerinden birinde, Sobranye’deki Türk mebuslardan Zümrezade Şakir Bey’le birlikte oturuyordu. Mekan, müzik, servis mükemmeldi. Ansızın içeri giren bir köylü şık giyimli müşterilerin arasındaki boş bir masaya yöneldi, kendisine bir yer beğendi ve oturdu. Etraf bu kaba giyimli köylüye yadırgayarak baktı, garsonlar surat astılar ve köylü tarafından çağrıldıklarında oralı olmadılar. Köylü ısrar edince kendisine hizmet edilmeyeceği ve buranın böyle kaba saba kılıklı birine göre yer olmadığı, salonu terk etmesi gerektiği söylendi. Köylü kızmıştı, “ Bulgaristan benim ekip biçtiğimi yiyor, benim silahımla korunuyor. Parasını verdikten sonra istediğim yerde otururum ve bana hizmet edersiniz” dedi. Köylünün diretmesi sonucu isteği yerine getirildi. Genç zabit olayı dikkatle izlemişti. Arkadaşına şöyle dedi, “ Şakir, günün birinde bizim köylülerimizi de böyle görmek isterim, kendilerinden emin olmalı ve haklarını istemesini bilmelidirler.” Bu genç zabit Osmanlı İmparatorluğu’nun Safya’daki ataşemiliteri Kaymakam ( Yarbay ) Musta Kemal Bey’di.
Sayfa 93 - KronikKitabı okudu
Reklam
245 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Çok önemli bir serinin ilk kitabı. Seri önemli anları detay detay aldığı için genel manada belki De okurken sıkılan olur. Fakat insan kendi tarihini okurken sıkılır mı, bilemedim. Fakat bu seri daha özet halinde belki birazda fotoğraf ile ilkokul seviyesinden itibaren genişleterek bir sunum yapılır ise genç nesile katkısı büyük olur. Eser, Milli Mücadele döneminin ne zorluklar ve ne akıl oyunları ile başladığını anlatır bize. Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları milyar dolarlar ile bu yola çıkmadılar. Bir kısmı kaçak Anadolu'ya geldi bir kısmı Malta Sürgününden geldi. Onları yoran düşman değil dost sandıkları İdi. Öyle anlarda öyle kahramanlar çıkmış ki iste bu kitap bunun başlangıcı......
Erzurum Kongresi
Erzurum KongresiMahmut Goloğlu · Türkiye İş Bankası Yayınları · 200850 okunma
Amerika'dan gelip Sivas'ta kendisi ile görüşen General Harburd şöyle yazmıştır: "Mustafa Kemal otuz sekiz yaşlarında. Zayıfça, boyu posu yerinde. Asker tavırlı bir genç adam. Türklerin evde ve dışarıda başları kapalıdır. Bunun ise açık. Ateş hattında tehlikeye uğramaktan çekinmez olduğunu ve bu yüzden Alman subaylarının kendisinden şikâyetçi olduklarını işittiğimizden kendisi ile ilgili idik. Cevapları pek açık ve akarsu gibi idi. Sıkıntılı işler içinde bulunduğu, güzel tespihini hiç durmadan çektiğinden belli idi. Şahsiyeti ile arkadaşlarına kolayca hâkim olmuştu. Onun ve yakın arkadaşlarının gerçek vatansever olduklarını gördük." General Pershing'in kurmay başkanı olan General Harburd, Sivas'ta Mustafa Kemal'le görüşürken der ki: Türk tarihini okudum. Milletiniz büyük kumandanlar ye-tiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama bugünkü duruma bakalım. Başta Almanya, müttefiklerinizle dört yıl harp ettiniz, yenildiniz. Dördünüz bir arada yapamadığınız şeyi, bu durumda tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin intihar ettikleri vakit vakit görülür. Bir milletin intihar ettiğini mi göreceğiz? Mustafa Kemal, General'e: "Teşekkür ederim, dedi. Tarihimizi okumuş, bizi öğrenmişsiniz. Fakat şunu bilmenizi isterdim ki biz emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkûm olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz.
Sayfa 230 - Pozitif
Çanakkale Savaşı'nın bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde kendisiyle gazeteci olarak görüşmeye giden Ruşen Eşref Ünaydın, Mustafa Kemal'in cephedeki odasına girdiğinde çok şaşırdı: ''Yalnız kaldığım sürece hep odayı seyrettim. Duvarlarda hep asker resimleri, Balkan Savaşı'nın, Harekat Ordusu'nun Yürüyüşünün, Harp okulu öğrencilerinin hatıraları asılı idi. Bir kelebek şeklinde açılmış şal örtünün altında Paşa'nın genç Kazak subaylarını hatırlatan kalpaklı ve haşin bakışlı büyütülmüş bir resmi vardı. Yazıhanesi üzerinde bir çerkez kamasının yanı başında Balzac'ın Colonel Chabert'i, Mauppasant'ın Boule de Suif'i, Lavedan'ın Servir'i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, durgun dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyordu.''
·
Puan vermedi
Anadolu Devriminin Dede Sultan'ı Börklüce Mustafa
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
Kalplerin Işığı: Börklüce Mustafa
Kalplerin Işığı: Börklüce MustafaKemal Derin · Destek Yayınları · 201420 okunma
Reklam
"Yahya Kemal, 'Cehalet mükteseptir, yani tahsil ile olur,' derdi. Bazılarımız da yalnız akla güvenir, salim bir kafa ile her şey hakkında fikir yürütüleceğini zanneder. "Düşünmek sanatı da 'mükteseptir', yani sonradan öğrenilir. Çocuklarımıza durmadan tekrarlıyoruz: Muhakkak yabancı dil öğren! 'Düşünmeyi öğren!' derseniz bir hakaret oluyor. Düşünmeyi öğrenmek de, herhalde yalnız düşünmenin kanunlarını bilmek değildir. Belirli problemleri çözebilmek için elbette belirli bilgileri öğrenmek gereklidir, fakat bence önemli olan, asıl güçlük, problemleri kurmaktır. Çoğumuz, problemleri yanlış kurduğumuz için, daha baştan çözümsüzlükle karşılaşırız." Düşünmek Mustafa Hoca'ya göre, 'deruni bir konuşma' idi. Bu konuşma sessiz olduğu gibi dilsizdi de: "Burada kelimeler yerlerini kavramlara bırakır, fakat bu kavramlar da kelimelerden meydana gelir." Profesör, genç adama baktı: "
Sayfa 154
26 Ağustos 1071’den 26 Ağustos 1922’ye...
Hatta şunu da ifade edebiliriz; 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu’ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu’dan asla çıkmayacağımızın belgesidir; zaten çıkamayacak durumda olduğumuz da açıktır. Türk Kurtuluş Savaşı eski bir devletin yapısı içinde devam etti. Savaşı yöneten genç kumandanlar kadar erbaş zümresinin de (onbaşı, çavuş) Birinci Dünya ve Balkan Savaşı’nın tecrübelilerinden olduğunu unutmamak gerekir ve nihayet Ankara Hükûmeti genel müdüründen telgrafçısına kadar Osmanlı bürokrasisinin seçkinlerini bir araya getirmiş veya mevcudu istihdam etmeyi bilmiştir. İsmi geçen kumandanlar yanında o tarihte albay olan, sonra Budapeşte ve Vichy Fransası’nda sefirlik yapan Behiç Bey’inde zikretmemiz gerekir. İmkânsızlıklar içindeki Türk demir yollarının bu savaşın sevkiyatına yetişebilmesi onun ve takımının sayesindedir. Deha ancak çevresiyle parlar. Büyük adamların ideali kitlenin itaati ve tasvibiyle gerçekleşebilir. Gazi Mustafa Kemal Paşa geniş kitleyi kazanabilmişti.
Sayfa 224Kitabı okudu
ATATÜRK’E DÜŞMANLIKLARININ NEDENİ!.. Gazi 2 Nisan 1922 tarihinde yanında Sovyet Elçisi Aralov ile birlikte Konya’dadır: "O gece iki medreseyi ziyaret ettik. Kanlı, canlı hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında, geniş cüppeli, beyaz sarıklı hocalar da yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek
64 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İki öyküden oluşmuş Çehov'un yazdığı son öyküsüdür. Her iki öykünün ana karakteri önceden farkında olmadıkları daha sonra bir aydınlanma yaşayamalarıyla farkına vardıkları kavramlar olmuştur. Bunlar; özel mülkiyet, ben, çalışmak. Karakterler bu kavramların öneminin farkına varınca da yaşadıkları yeri, insanları, kendilerini, isteklerini, yerleşmiş düşünceleri yadırgamış ve onlardan kurtulmaya çalışmışlardır. İlk öyküde nişanlısını terk edip yeni bir hayata başlayan kadının hayatı yer almakta ikinci öyküde aşık olmuş genç bir edebiyat öğretmenin hayatı yer almaktadır. Çehov'un arada yaptığı kısa betimlemelerine hayran oluyorum hatta o satırların zihnimdeki tahayyülünü ezberliyorum desem yeridir. Özetle Çehov'un bu kısacık hikayesi de zihnimde iz bırakacak nitelikteydi. Okumanızı tavsiye ederim, iyi okumalar diliyorum.
Nişanlı
NişanlıAnton Çehov · Türkiye İş Bankası · 2023720 okunma
400 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Orhan Kemal, Türk Edebiyatı’nın en önemli temsilcilerindendir. 15 Eylül 1914’te Osmanlı Adana’sında doğmuş, 1970’te Bulgaristan’da vefat etmiştir. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. “Orhan Kemal” takma adını, Halide Edib Adıvar’ın kahramanı olan “Orhan Han” ve Türkiye Cumhuriyet’i kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ten ilham alarak
El Kızı
El KızıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20081,669 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.