Bu kitabı yazarken ülkeme hizmet dışında başka bir amacım yoktur. Bu kitabı yazarak en azından yargılanma riski aldığımın farkındayım. Eylül 12, 1940. George ARMSTRONG
Herkes nefis bir yemek yemiş ve kafalardaki endişeler atılmıştı. Odada, rahat ve huzur verici bir sessizlik vardı. Bu sessizliğin içinde birdenbire bir ses duyuldu. Beklenmedik bir anda, içlere ürperti veren, hayvani bir sesti bu... "Bayanlar Baylar, lütfen susunuz!" Ses konuşmasına devam etti. "Şu suçlarla suçlanmaktasınız" "Edward George Armstrong siz, 1925 yılı, Mart ayının 14'üncü günü Louisa Mary Clees'in ölümüne neden oldunuz.
Reklam
"İngiliz kritik George Steiner'a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı'içe işleyen',dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran"dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; "sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden" bir bildiridir, dolayısıyla "artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar". Bize etkili bir dille "yaşantınızı değiştirin" diyen deneyüstü bir karşılaşmadır."
İlk Haçlı seferine katılanlar, Yakındoğu'ya yaptıkları seferlerini Kutsal Topraklar'a hacca gitmek olarak görmüşlerdi ve Tanrı ile din hakkında halen çok ilkel görüşlere sahiptiler. Aziz George, Aziz Mercury, ve Aziz Demetrius gibi savaşçı azizler onların inancında tanrıdan daha önemli yer tutuyordu ve pratikte pagan ilahlardan pek farklı değillerdir. İsa, dirilmiş Logos olmaktan çok haçlıların feodal lordu gibi görünüyordu: Malikânesini -kutsal toprakları- kâfirlerden geri almak için şövalyelerini toplamıştı.
Sayfa 294Kitabı okudu
George Orvell'in Nineteen Eighty Four, Dokuz Yüz Seksen Dört (basımı 1949) romanı bizi hep haklı çıkmasını bilen polis devletinin tehlikeleri, geçmişin sürekli bugüne uydurulmak üzere değiştirilmesi konularında uyarır. Orvell'in mesajının üstü kapalı kusursuz söylemi üzerine çok tartışılmıştır, ancak, geçmişteki bütün büyük mitler gibi o da ortak bilince girmiş bulunmaktadır. Başlığı da içinde olmak üzere içerdiği tüm deyimlerle imgeler günlük konuşma diline yerleşmiştir: Big Brother (Büyük Birader), Doublethink (ikili-düşünce), Newspeak (uydurmadil) ve Room 101 (101. Oda) modern yaşamın eğilimlerini ve özelliklerini tanımlamak için romanı okumamış olanlarca bile bugün hâlâ kullanılan kavramlardır.
Sayfa 100 - Merkez KitaplarKitabı okudu
Haçlılar
1096-99'daki ilk haçlı seferi yeni Batı'nın ilk işbirliği olmuştu ve bu Avrupa'nın Karanlık Çağlar olarak bilinen uzun barbarlık döneminden çıkmaya başladığının işaretiydi. Kuzey Avrupa'nın Hristiyan uluslarınca desteklenen yeni Roma, uluslararası sahnedeki eski rolünü kazanmaya çalışıyordu. Ama Anglo Saksonların ve Frankların
Sayfa 294Kitabı okudu
Reklam
Darwin' den sonra en otoriter bilimsel kanıta meydan okumadan Tann'nın varlığını reddetmek mümkün olmuştu. İnançsızlık ilk defa uygulanabilir ve sürdürülebilir bir entelektüel seçenekti. Ama insanlar "ateist" ifadesinden hala sakınıyordu. İngiliz toplumsal reformcu George Holyoake (1817-1906} kendisine "sekülerci" demeyi tercih ediyordu çünkü ateizmde hala ahlaksızlık imaları vardı.
Sayfa 351Kitabı okudu
Modern Babil’in Kızlık Haracı:bakire olmanın ağırlığı
Gençlik aynı zamanda bekâret fuhuşu konusundaki tartışmnın ve yenilikçilerin buna son vermeye yönelik özel ve yoğun çabalarının da olmazsa olmazıydı. Bu tartışmanın konusu, çcuk olmanın kültürel ve yasal anlamının yeniden tanımlanmasından başka bir şey değildi. 1885’ıe Ceza Kanunu Değişikliği Tasarısının kabul edilmesiyle İngiltere'de cinsel nza
Sayfa 308 - IletisimKitabı okudu
İngiliz eleştirmen George Steiner'a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı 'içe dönük', dönüşümcü bir çağrıdır.
"İran Devrimi'nin heyecanı; anlayamazsınız."
Yirminci Yüzyıl'da iyi izlediğimi hatırladığım birkaç anı var. Biri Apollo 11'in aya inmesiydi. O zaman on iki yaşımdaydım ama kozmik maceramızı çok merak ediyordum. Neil Armstrong'un sözlerinin ve NASA'daki bilim adamlarının kutlama sözlerinin canlı radyo yayınını duyduğumu yeri hatırlıyorum. Şehzadebaşı Camisi'nin biraz güneyinde sinemaların ve büfelerin bulunduğu caddede yürüyordum ve bir büfenin önünde durarak radyo yayınını dinledim. İkincisi de 1974 yılının Ekim ayında Muhammed Ali ile George Foreman arasındaki "The Rumble in the Jungle" olarak bilinen karşılaşmaydı. Gün ışımadan uyandım ve maçı televizyonda canlı seyretmek için Kadınlar Pazarı denilen sokaktaki bir kahveye gittim. Muhammed Ali'nin o devasa rakibine yenilebileceğinden endişeliydim; resmen titriyordum. Dikkatle izlediğim üçüncü olay ise İran Devrimi'ydi. Bu da aya inmek ya da çirkin bir yüzün çenesine yakışıklı bir yumruk kondurmak kadar heyecan vericiydi.
Sayfa 242 - Ozan Yayıncılık / 5 - Akıncılar: Bir İslamcı Militanın Tutku Dolu GünleriKitabı okudu
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.