Günaydın. Çok isteriz ya bazı şeyleri, çok hak ettiğimizi düşünürüz. Hem bunlar öyle büyük arzular yahut hezeyanlar da değildir. Feyyaz Kayacan bir başka kitabında, "Hani dünyalar benim olsa nesi eksilirdi dünyanın?" diye sorar. Biz de bu soruya cevap aramaktayız sevgili okur. Ona buna nasip olan dünyaların zerresi bize niçin nasip
Fakat hâlâ yanmasından
muztarip vücudunun. Sol cebine elini atıp kalan uyuşturucuyu
ayaklarının altıda ezip, son verdiğini içsel bağırışta söylüyor...
duyan var mı? Öfkesi ve nefreti tam vücut olmuş, kontrolden
çıkmasına ramak kalmış, Miguel’in. Tek tek şehrin bulanmış
renklerine karşı silahını ateşliyor... bir, iki, üç, dört, beş, altı,
Şükrü Erbaş
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi
Ne kapanan kapılar
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
“Köyde kimse yok / Ne bir insan, ne de taş üstünde bir taş / Çocuklar yok / Enkaz çığlık atıyor/ Ve bir anne kendini sallıyor uyuyabilmek için / Bebekler, küçücük çocuklar / Çamurla kaplanmış / Yollarda bulunmuşlar / Onlarsa konuşuyor / Amaçları savaş / Ne laf ama… Düşen bombalar / Amerikan yapımı / Yeni Ortadoğu / ‘Pirinç kadın’
•
Çocuğumun çocukluğunu çaldım!" diye düşünen ve hüzünlenen anne-baba görmüş müydü hiç?
Çocuklarından beklediklerini bulamayan çok anne-baba duymuştu, ama "Çocuklarıma layık bir anne-baba olamadım," diyen bir anne veya baba duyduğunu hatırlamıyordu.
Çevresinde hep anne-babanın hakkı üstüne konuşulur ve nasihat edilirdi ama çocukların hakkıyla ilgili konuşma yapıldığını duymamıştı…
•
Bütün hayatımı gerçek yurdumdan uzak olduğum duygusuyla yaşayacağım. “Metafizik sürgün” sözünün hiçbir anlamı olmasaydı bile, varoluşum ona anlam kazandırmaya yeterdi.
Varlıklar arasında gerçek temas, sessiz bir mevcudiyetle, açık bir iletişimsizlikle, içten edilen duaya benzeyen gizemli ve sözsüz
bir teatiyle kurulur ancak.