Leylan
Leylan
Bunları gecenin bir yarısı Yenişehir Karakolu’nun avukat görüş odasında karşılıklı oturduğumuz avukatıma söylüyorum. Elinde tuttuğu tek sayfalık “olay tutanağı”nı mır mır mır okuduktan sonra “Burda yazılanlar gerçek mi Kudret?” sorusuna verdiğim cevap bu. Masada ikimizin dışında bir bardak soğuk, kaynamaktan katrana dönmüş çayla boş
MUAZZAM BİR HİKAYE ‘UNUTULAN’
Ben tavan arasındayım sevgilim! diye bağırdı delikten aşağı doğru. Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara. Son sözlerimi duydu mu? Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim. İyi. Durgun bir gün. Bütün hayatım boyunca sürekli bir ilgi aradığımı söylerdi birisi bana. Gülümsediğimi gösteren bir ayna olsaydı;
Reklam
Girişte ayaküstü konuşurlarken, Ayla Hanım oğlunun kolunu çekiştirdi. “Hadi gidelim, ortada durmayalım…” dedi. “Bir sürü gelen giden oluyor. Milleti engellemeyelim.” Gözü kapıdaydı. Yüzünü hafif bir gülümseme sardı. “Ah!.. Canım benim! Şu gelinin güzelliğine bak! Ne kadar da güzel!” diye kendi kendisine mırıldandı. Kapıdan giren genç gelin sırtındaki kabanı çıkarmış, yanındaki kıza veriyordu. Acelesi olduğu belliydi. Geç kalmış veya kalmak üzere gibiydi. Yavuz öylesine, ilgisizce başını çevirdi. Annesinin bahsettiği gelini daha ilk anda gördü. Görülmeyecek bir kadın değildi ki… Gerçekten çok güzeldi. Adeta masallardan fırlamış bir prenses gibiydi. Gelinlik yerine beyaz, çok zarif bir elbise giymişti. Ten rengi çoraplar ile biçimli bacakları göz alıcı duruyordu. Giymiş olduğu topuklu beyaz ayakkabılarla daha da uzun görünüyordu. Geç kaldığı için telaşlandığı belliydi. Yanakları al al olmuştu. Çekici gelinin yeşil gözleri salonun içinde gezindi hızla. Sonra Yavuz’un gözlerini buldu uzaktan… Ve birden heyecanlı bir gülüş attı ona. Neşe dolu, muzip bir gülüştü! Geç kalma ihtimalinin olduğu düğüne zorla da olsa yetişmiş olan bir gelinin zafer dolu bakışları vardı. Yavuz nefesini tuttuğunu fark etmemişti. O tanıdık gözlerde kayboldu bir an için. “Anne…” dedi yavaşça. “O kız Merve!..” Gözlerini ondan alamıyordu. Her yanı sürprizlerle dolu olan bu kıza inanamıyordu. “Gelinin…” diye ekledi usulca.
Zalim Turna Oyuna Gelir
Evvel zaman içinde Bodisat, bir nilüfer göletinin kena- rında yetişmiş bir ağacın koruyucusu olarak bir ormanda dünyaya gelmişti. O zamanlar, kuraklık mevsiminde malum göletin suyu çekilirdi. Bu küçük gölette bir sürü balık yaşardı. Bir turna ise bu balıklara dikmişti gözünü: “Şu balıkları bir şekilde oyuna getirip avlamalıyım.” Turna, suyun
Önceki Gün ya da Bir Yıl Öncesi Danny Livingstone, sol kulağının içindeki kulak çubuğunu elinde çevirdiği sırada kendi kendisine, burası cennet, dedi. Yanına kar kalan birkaç günlük keyfinden biri de buydu, çünkü yüzlerini bile hatırlayamadığı kadar çok kadınla yatıp kalktıktan (ki kendileriyle bir daha karşılaşmayı filan arzulamıyordu), o güya