BİLİM
GEYİK
ÜNLÜLER
MÜZİK
TREND
SANAT
Molatik
Sanat
Yaşanmış olayları anlatan 5 korkunç cinayet romanı
Yaşanmış olayları anlatan 5 korkunç cinayet romanı
Sadece seri katiller mi 'gerçekten suç' işler sizce? Eğer böyle düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Soyguncular, adam kaçıranlar, silah kaçakçıları, haydutlar çete üyeleri, mafya
Böyle bir gerçeğin olduğu dünya... Nefret ediyorum.
BİLİM
GEYİK
ÜNLÜLER
MÜZİK
TREND
SANAT
Molatik
Sanat
Yaşanmış olayları anlatan 5 korkunç cinayet romanı
Yaşanmış olayları anlatan 5 korkunç cinayet romanı
Sadece seri katiller mi 'gerçekten suç' işler sizce? Eğer böyle düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Soyguncular, adam kaçıranlar, silah kaçakçıları, haydutlar çete üyeleri, mafya
Ülkemizde yalnızca toplum hayatının değil, toplum hayatının en küçük birimi olan aile hayatının da bir dönemini resmeden bir eserdir.
Orhan Kemal genellikle "bizim büyük çaresizliğimiz" diyebileceğimiz şeyleri en yalın, en gerçekçi anlatan yazarlarımızdan biridir. Bu romanında da bir ana hikayenin etrafında onlarca "bizim büyük
Peki ya sen, son fani, şöhreti ne yapacaksın? Şöhret seni zehirler. Bana göre sen böyle bir herzeyle ihya olamayacak kadar sade, basit ve mantıklı bir adamsın. Umarım o dergilere tek bir satır bile satamazsın. Hizmet edilecek tek efendi güzelliktir. Güzelliğe hizmet et ve halkı boş ver gitsin! Başarı ha! Henley’nin ‘Hayalet’inden bile üstün olan Stevenson sonen değilse, ‘Aşk Döngüsü’ değilse, deniz şiirlerin değilse, başarı nedir ki?
“Güzel başlık olmuş, değil mi? ‘Fani.’ Tek sözcük. Bunun sorumlusu da sensin, senin adamın o; hayat kazandıktan sonra hep ayakta duran inorganik, fanilerin sonuncusu, evrendeki küçücük yerini belli bir sıcaklık düzeyine borçlu olan yaratık, termometre adamı. Kafamın içinde öyle bir dönüp duruyordu ki yazıp ondan kurtulmam lazımdı.”
..kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.
Transhümanistlerin bir gün ulaşmayı vadettiği gibi yüzyıllar boyunca yaşamayı ister miyiz, evet mi hayır mı? Hemen buracıkta belli bir "gerçek" ölümsüzlük türüne geçiş yapmak gerçekten hoşumuza gider miydi; ölümün sadece dışarıdan, cinayetle veya intiharla vuku bulduğu bir gerçeklik ister miydik? ... Böyle bir durumda, yani (neredeyse) ölümsüz olsaydık ne yapardık? Hala çalışmayı, fabrikaya veya büroya gitmek üzere erkenden kalkmayı ister miydik? Can sıkıntısı ve tembellik ele geçirmez miydi bizi? Onlarca yıl boyunca var olduğumuz bir hayatta hala yeni bir şey öğrenmek ister miydik? Hala büyük işler başarmak, kendimizi kendimizi mükemmelleştirmeye devam etmek ister miydik? Aşk hikayelerimiz bezdirici bir hal almaz mıydı? Çocuk sahibi olmayı hala diler miydik ya da bunu yapabilir miydik? Sonu olmayan bir kitabın, filmin veya müzik parçasının hiçbir anlamı olmazdı; aynı şey kral Uruk'un insanlık tarihinin ilk yazılı kitabında ne pahasına olursa olsun fethetmek istediği "sonsuz yaşam" için de geçerli mi peki?