Ahfâ

insanın aklında bir tane olsun güzel bir anısı varsa bu onu kurtarmaya yetecektir insanlar dertlerini saymaya bayılırlar çok azımız mutluluklarını hesap eder
Reklam
"neden korkuyorsun, ruhumuzun şeytanın eline geçmesinden mi? -Hayır, ona verecek ruhumuz olmamasından.”

Reader Follow Recommendations

See All
Bir ölüye göre fazla nefes alıyoruM
Zamâne saldı aceb mihmet-i melâle meni O mâhrûden ırak verdi gam zevâle meni Tükendi tâb u tevân, ey Hüdâ-yı lemyezelî Ya tez bu cânımı al ya yetir visâle meni
Reklam
Medeniyet birinin konuşmasını "Özür dilerim, bölüyorum." diyerek kesmek değildir. Medeniyet, başkası konuşurken onun sözünü hiç kesmemektir.
Maalesef yârim gece geldi, gece geçti, Hiç bilmiyorum ömrüm nasıl geldi, nasıl geçti...
Bir gün yaşlı bir hekim bana şiddetli depresyonu yüzünden başvurdu. Her şeyden çok sevdiği karısının iki yıl önceki ölümünü atlatmamıştı. Şimdi ben ona nasıl yardımcı olabilirdim? Ona ne demeliydim? Aslında ona herhangi bir şey söylemek yerine karşısına şu soruyu çıkardım: "Siz önce ölseydiniz ve eşiniz sizin ardınızdan hayatta kalmak zorunda olsaydı ne olurdu doktor?" "Onun için korkunç olurdu, kim bilir ne kadar acı çekerdi!" diye yanıtladı. Ardından ben de "Görüyorsunuz ya doktor, o bu acıdan kurtuldu ve onu bundan kurtaran sizsiniz. Elbette hayatta kalanın siz olması ve onun ardından yas tutmanız pahasına." Tek kelime etmeden elimi sıktı ve muayenehanemden sakin bir şekilde ayrıldı. Bazen ıstırap bir anlam, örneğin özveri gibi bir anlam bulduğu anda ıstırap olmaktan çıkar.
Soğuk kış gecelerinde evlerinin tam ortasındaki demir sobada meşe odunları yanarken, üzerine elma kabukları koyarken ve odanın tavanına yansıyan kızıl ışığı seyrederken düşünürdü ölümü. Ölümün rengi kızıl mıydı? Ölüm ateş renginde miydi? Yoksa bacalarına elma kokusuna gelen kuşların renginde miydi?
"Bir kadın kaç yaşında olurdu sevmek için" cümlesinde durdu. Sevmek miydi bu? Sevmek neydi? Nasıl sevilirdi? Sokak köpekleriyle dosttu. Çöp arkadaşlığı vardı aralarında. Önce onların deşelemesine izin verirdi; kedi ve köpeklerin.
Reklam
Çukurova'sını yazmayan hiçbir yazar yoktur.
Siz benim söylediklerimi not alıyorsunuz. Eminim yanlış not alıyorsunuz. Doğru not alıyorsanız da yanlış anlıyorsunuz. Ben öldükten sonra da zaten yanlış anlayacaksınız. Dolayısıyla benim sözüm beyhudedir. Siz yazıya döktüğünüz andan itibaren beyhudeleşmiştir.
Susuz, soğuk dudaklardan döküldü birkaç hece. Bak, gökyüzü berrak, yağmur var ve ıslandım. Her dervişin dimağında yer eden bir bilmece. Yıl 57, yer Nedim divanında bir gece. Huzurlu bir ses yükseliyor Sıla-i Rahim’den. Ölmenin tam zamanı hazır hava güzelken. Çeşminden dökülmüş doğarken kıvırcık saçların, bir ezanla fısıldanmış en güzel isim; ADIN. Şair Lütfü
Dünyayı yöneten kalem mürekkep ve kâğıttır.