🌿İNSAN zıtlıkların birleşimi! Büyük bilinmeyen. Madde halini biliyoruz, evet. Peki, ruh! Büyük bir muamma. 👉Ayan beyan ortada olanlar da var. Mesela hepimizin içi temiz. Kimse menfaatine düşkün, kıskanç, muhtaç, cimri, hırslı, zayıf değil. İnsanın hamurun da yok böyle şeyler. Kim çıkardı bunları? Herkes sevgi dolu, âşık, merhametli, şefkatli, sabırlı, cömert… Tez vakitte bu güzel huylarımızı sözlerimizle değil davranışlarımızla göstermek umuduyla. Çünkü “Ben sevgi dolu bir insanım.” deyip de en yakın arkadaşını çekememek, arkasından konuşmak. Şey… Sanırım sevgi dolu bir insan böyle olmuyor. Haliyle içim temiz, cümleside havada kaldı. ⚠️Kabul edelim bu kötü huylarımız varlar ama onları sevmeyelim, onları beslemeyelim. İçimizde kuruyup yok olup gitsinler. Elbet bu kolay değildir ama başlamak kolay. İçimiz temizlemek için bir yerden başlamalı, değil mi? 🤗Şunları yazmadan bitirmek istemiyorum. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikler? Akıl ve düşünme yetisi evet biliyoruz. Peki ya bunlar? İnsan kavram üretir. İnsan sorar. İnsan yeniliği arar. İnsan zamanın farkındadır. İnsan soyut düşünür. İnsan öleceğini bilir. İnsan arayış içindedir. Sahi, İnsan nedir? 🖐️🖐️Instagram:
Srpldgngn
Srpldgngn
208 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
"... vaaz vericilikle itham ediliriz, ukalâ tanınırız, şimdi, benim yerime, vukuat söz söylüyor: Belma intihariyle hepimize, hattâ bütün memlekete hizmet etti. Evvelâ kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak isteyenlere ders verdi. Bir sözde kızın kavuşabileceği en büyük saadeti gösterdi: Ne istersiniz, bu saadet, haysiyetsiz ve mer­hametsiz bir hayatın üzüntülerine göre, ölümden baş­ka nedir?" "Onda da kabahat var, dedi, onda da kabahat var... Bu zamanın gençlerine, tazelerine, ne oldu bilmem ki? Bir de­lilik, bir çılgınlık, bir hoppalıktır gidiyor... Şaşıp kalıyorum... Mahallelerini, evlerini beğenmiyorlar... Hayatlarını değiştirmek istiyorlar... Baksana, Hatice bile, Hoca Mustafa Efendi’nin kızı, ille aktrist olacağım diye tutturuyordu. Ben mutaassıp bir kadın değilim. Genç kızların, memur, muallime, mağazalarda tezgâhtar olmalarına itiraz etmem. Tiyatroya gitsinler, çalgılı kahveye de gitsinler, kızmam. Amma, aktrisliği zihnim almıyor, bir Müslüman kızına yakıştıramıyorum, ayıp değil a... Zaten oyuncular, bizde, kim ne derse desin, âdi insanlar... Hiç kibar sınıfından, asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü?.. Olmaz... Misal yok... Hatice’ye ben bunları söyledim de... Amma.. kabil mi anlatmak? " Kitabın bu kısımlarında rahatsız eden bişiler var beni ben mi yanlış düşünüyorum ya da anlıyorum?
Sözde Kızlar
Sözde KızlarPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20219.2k okunma
Reklam
Resmi milliyetçiliğin Kürtler konusunda inkarla asimilasyon arasında gidip gelen tutumunu sergilerken zaman zaman başvurduğu " ülkeyi birlikte kurduk" argümanını Atsız kesin bir şekilde reddeder. Atsız'a göre, Kürtler 1839'a kadar askerlik bile yapmamışlar ve "Viyana'dan Yemen'e kadar her yerde Türk ırkının kanı sebil gibi akarken, onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini" gütmüşler, " fırsat buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek" yaşamışlardır. Birinci Dünya Savaşı'nda ise Ermeniler Türkleri katlederken, Kürtler sarp köylerde ve dağlarda yaşadıkları için aslında azınlık oldukları illerde çoğunluk haline gelebilmişlerdir. Öfkesinin aklına iyiden iyiye galebe çaldığı yazının devamında ise Atsız, Kürtleri ülkeden kovar: "[Kürtler -fY] Türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. Nereye mi? Gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. İran'a, Pakistan'a, Hindistan'a, Barzani'ye gitsinler. Birleşmiş Milletler'e başvurup Afrika' da yurtluk istesinler. Türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu fakat ayranı kabardığı zaman "Kağan Arslan" gibi önünde durulmadığını, ırktaşları Ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin."
Oğuz Atay = Psikoloji Saati
Kocaman bir beklentiyiz albayım. Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık, sevilmeyi beklerken beklemeyi sevmişiz. Sahi beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler bir gün gerçekleşecek mi? Gerçekleşmeyecekse bile bu çektiğimiz sıkıntılar dertler boşuna mı albayım? Ne olacak bu içimiz de ki yarım kalmışlıklar? Mutluluk bize uğramıyor albayım, mutsuzluğa
"Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mı ki, o şişelerden alınan muhtelif miktarlar, şişelerin garip bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpmasıyla devrilmesinden, herbirinden alınan miktar kadar; yalnız o miktar aksın, beraber gitsinler ve toplanıp o mâcunu teşkil etsinler. Acaba bundan daha huraf, muhal, bâtıl bir şey var mı?" "İşte bu misal gibi, herbir zihayat (canlı), elbette zihayat bir mâcundur, her bir nebat (bitki), hayatta bir tiryak gibidir ki; çok müteaddit eczâlardan, çok muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Eğer esbaba (sebeplere), anâsıra (unsurlara) istinat edilse ve 'Esbab icad etti' denilse; aynen eczahanedeki macunun, şişelerin devrilmesinden vücut bulması gibi, yüz derece akıldan uzak, muhal ve bâtıldır."
...Ordu geçti, gözümden silindi. Kim bilir nereye sefer eder? Nemçe mi, Erdel mi, Macar ili mi? Velev ki Beç şehrine varsalar çok mu görüle? Bu orduyu kendi kanını, imanını süze süze harikalı bir tortu gibi meydana getiren millet, sırasında cihangirliğe çıkar. Gün gelir büyüklüğünden zerre kaybetmeden cihangirlikten el çeker. Ko gitsinler, şanla izzetle!.. Ölmezler alayı! Bu Trakya ovalarında atlılarının nal sesleri ebediyete kadar çalkalanır durur. Bu toprak hep onların destanını okur. Bu göklerden kandil kandil nur iner, onların cömert ve sessiz şahadetine.
Geri144
449 öğeden 441 ile 449 arasındakiler gösteriliyor.