Rivayet ederler ki hadis âlimlerinden, toplayıcılarından bir tanesi duymuş; "Filanca şahıs hadis rivayet ediyormuş." Yanına kadar gidiyor. Evinden soruyor, diyorlar ki; "Tarlada, istersen oraya git, istersen bekle." Gidiyor, tarlada uzaktan görüyor, işte o adam. Hayvanı elinden kaçmış, eline bir avuç ot almış; "gel, gel, gel, gel…" diye otu böyle tutuyor, hayvan da o otun yeşilliğine, güzelliğine imrenip yavaş yavaş geliyor. Yularından yakalamış, otu da vermemiş. Diyor ki, "Hadi dönelim, bu adamdan hadis yazmayalım çünkü hayvanı aldattı. "Gel, gel…" dedi, otu verecekmiş gibi yaptı, otu vermedi, bundan hadis almayalım." Dönmüşler gitmişler. Ne kadar uzak yollardan geldikleri halde dönmüşler gitmişler.
Sayfa 253 - Server Yayınları, Kasım 2017, 2. BaskıKitabı okuyor
İkindiye aşığım yine Sessizliğine ve yüzdeki serin değişine rüzgarın Nisanda yine ıslananız biz Kırk ikindide bozalım bu dünya kadar meseleyi Çözelim Güneşte kavrulmuyorken tenimiz İçimizde ateş taşıyoruz sönmüş aşklara Onlar yine öyle bilsinler Hiç ayrılmadık biliyorum Bir çığlık atkimsenin bilmediği bilmeceyi Ah ne güzelsin Yoluna çiçekler
Reklam
Sevgili dost, Bugün yeni bir şey yap; bir iyilik kendine. Gazete bayisine uğrama, işe gitme, okula da. Bugün evin elektriklerini kes, ekrana düşmemek için. Kuş sesleri var, radyonu açma. Bugün kışlıklarını kaldır, çıkar yazlıklarını. Sahile in, çöz kayıkları. Bir iyilik yap kendine. Sigaranı güneşle yak, ama yaklaşma, kibritinin her seferinde söndügünü görüp ellerini uzatan rüzgâra. Martılara balık tutmayı, denize sakin olmayı ögret. Kaptanın kızını teselli et balonlar patlasa da. Sevgili dost, Bugün yeni bir şey yap; bir iyilik kendine. Belediyede işçiysen bile, dikeceğin çiçekleri koyup bir yana, uzan toprağın koynuna. Seni gören her işçi bıraksın o gün işini. Öbek öbek uyumaya gelsinler, rüyalarını anlatsınlar sonra patrona. Farkına var hayatın sen de. Bir sağa, bir sola gidip dokun her şeye. Agaçlara, kuşlara dokunamasan da; denize, balığa tutunamasan da. Banklara dokun, bankalara degil. Bugün bir iyilik yap kendine. Kendine dokun. Sevgili dost, Gel koşalım bugün sahile. Batık gemileri arayalım denize dalıp, ellerimizi kızgın kuma gömelim. Konuşmak için çarpalım her şeye; sonra her şeyden özür dileyelim. Gece ateş yakalım, suyu ısıtmasa da. Suda taş sektirelim, denizi korkutsa da. Yelkene bürünelim, rüzgâr sokulmasa da.
Sayfa 132Kitabı okudu
Rivayet ederler ki hadis alimlerinden, toplayıcılarından bir tanesi; “Filanca şahıs hadis rivayet ediyormuş.” diye duymuş. Yanına kadar gidiyor. “Tarlada, istersen oraya git, istersen bekle.” diyorlar. Gidiyor, tarlada uzaktan görüyor, işte o adam. Hayvanı elinden kaçmış, eline bir avuç ot almış; “gel, gel” diye otu tutuyor, hayvan da o otun yeşilliğine, güzelliğine imrenip yavaş yavaş geliyor. Yularından yakalamış, otu da vermemiş. “Hadi dönelim. Bu adamdan hadis yazmayalım çünkü hayvanı aldattı. Verecekmiş gibi yaptı, vermedi.” diyor. Uzak yollardan geldikleri halde dönüp gitmişler.
Sayfa 253
Ama kafamız nasıl güzel
- Evvelâ esrara dair bir hikâye anlatmakla başlayayım: Yedikule surlarının dibine üç sarhoş gelmiş... Biri şarap, öbürü kokain, daha öbürü de esrar sarhoşu... Masal bu ya; Bizanslılar zamanında olduğu gibi, surların kapısını kilitli bulmuşlar... Nasıl girsinler?.. Üç sarhoş ayrı ayrı sarhoşluklarının belirttiği mânalara göre tekliflerde bulunmuşlar... Şarap sarhoşu demiş ki: «Ne düşünüyoruz, kapıyı tekmeleyelim, devirelim, girelim!»... Buna, karakteri derin bir sulhçuluk, sabır ve tahammülden ibaret kokain sarhoşu şöyle mukabele etmiş. «Yahu, telâşınız ne garip! Şuracığa uzanıp sabahı bekleyelim. Kapılar açılınca girelim!»... Birbirine tam aykırı bu iki arzuya karşı esrar sarhoşu basmış kahkahayı;. «Ayol, demiş, ikiniz de ne ahmak, ne kaba insanlarsınız! Kapının anahtar deliğinden süzülüp içeriye girmek varken hâlâ boş yere ne konuşuyorsunuz?»... Şimdi anladın mı esrarla ötekiler arasındaki farkı?..
Sayfa 230
Çavuşların gaza öncesi askeri teşvik için yaptığı konuşmalar
Çavuşlar hep birlikte öyle çağrıştılar: "Hey yiğitler! Hey gaziler! Bugün o gündür ki kâfirin bağrını kan ve kanını Ceyhun edeceğimiz, bağırsakların perran edeceğimiz [uçuracağımız] ve bașlarını top gibi galtan edeceğimiz [yuvarlayacağımız] gündür. (Neşri Tarihi) Çavuşlar sağdan ve soldan dualar edip sultanı överek, "Nesilden nesile padişah olan, İnaloğlu'nu yenen Kara Devletşah'ın bașını kesen, Kubatoğlu ile Kara Yahya'yı kaçıran, yeryüzünün padişahı (Çelebi Mehmed) budur." derlerdi. (Neşri Tarihi) "Hani o sultan ekmeğini yiyenler, can ve baş feda ederiz diyenler, iște sırasıdır. Bugün erler meydanında kimin Anası er doğurdu. Gaza elbisesi kimin boynuna biçildi. Hani şimdi erlik davasını güdenler, gelsinler görelim.' dediler. (Neşri Tarihi)
Reklam
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.