İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz :eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür. (Sayfa 27) Rabbım hepimize boş kaldığımızda hayırlı işlerle dopdolu hayatlar nasip etsin..
Bir denizde bir öykünün sayısızdır yolları Kimi vurgun yemiş gizilgüç Kimi ahtapotun kolları
Reklam
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz; eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
İnsanlık böylesine bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakta kalmaz. Biriken gizilgüç, hastalık haline ve çaresizliğe, eninde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Sayfa 27 - Okyan Us Yayınevi, 22. Basım İstanbul, Nisan 2022Kitabı okudu
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
farkında olmadan algıda seçici olup görmek istediğini görmek
“Bergson’un hafıza ve duyu algılayışı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü kuram tipini şimdiye kadar yaptığımızdan çok daha ciddi bir biçimde ele alırsak iyi olur. Önerme şudur, beyin ve sinir sistemi ve duyu organlarının işlevi esasen eleyicidir, üretici değil. Her insan, her an kendi başına gelenleri hatırlamak ve kainatın her yerinde olan her şeyi algılamak yeteneğine sahiptir. Beyin ve sinir sisteminin işlevi bu büyük oranda faydasız ve alakasız bilgi kütlesinin her yeri kaplamasından ve kafamızı karıştırmasından bizi korumaktır, bunu da doğal olarak her an hatırlayacağımız veya algılayacağımız şeylerin çoğunu dışarda bırakarak ve uygulamada faydalı olabilecek görünenlere özel bir seçim sonucu çok az yer açarak yapar.” Böyle bir kurama göre her birimiz gizilgüç olarak Özgür Akıl’ız.
Reklam
Her insan keşfe değer bir evrendir. İçimizde keşfedilmeyi bekleyen birçok yetenek ve büyük bir gizilgüç vardır. Ama biz her nedense kendimizi küçümseme eğilimi içinde " Ben tek başıma ne yapabilirim? Benim gücüm neye yeter ki?" Deriz. Oysa her türlü zorluğun üstesinden gelmemizi sağlayacak, bizi özgürleştirecek olan o yüce güç, büyük potansiyel ya da diğer adıyla mucize içimizde saklıdır. " Ne ararsan kendinde saklıdır." Dememiş midir mevlanamız?
Dahası, bir dikta yönetiminde aynı uyurgezer gizilgüç, korú körüne bağlılığa sürüklenerek tüm yetkileri elinde toplayan bir ana partinin çekirdeğini oluşturmak için seferber edilebilir
..asla farkına varmak istemediği, fakat burada, Brundisium’da varlığını bir şaşırtmacayla, zorla gözler önüne seren bir şey; bu, halk denen kitlenin ta derinliklerinde yatan, bir gizilgüç niteliğiyle var olan kötülüğün bütün uzantılarıyla algılanmasıydı, insanın büyük şehirdeki güruhun batağına saplanması, böylece de insanlığını yitirmesi, insan karşıtı bir varlığa dönüşmesiydi
Sayfa 40 - İthaki Yayınları
Evet ama insanlardaki bu yıkıcılık, bu saldırganlık duygusu nerden kaynaklanıyordu? Kent içi vapurlarının, otobüslerin koltuk kaplamalarının bıçakla yırtılması, boş evlerin camlarının taş atılarak kırılması, caddelerdeki çöp sepetlerinin ateşe verilmesi, telefon kulübelerinin ve telefonların kırılması vb... Bu kırıcılık, yıkıcılık, saldırganlık nerden geliyordu? Dieter Duhm'un Kapitalizmde Korku adlı kitabında, bu sorunun yanıtını bulduğumu sanıyorum: Dürtülerin baskı altına alınması, ezilen bireyde bir saldırganlık gizilgücü yaratır; bu gizilgüç, sistemin iç ve dış düşmanlarına karşı kanalize edilerek, kapitalizmin çıkarları için doğrudan kullanılabilir.
171 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.