Uzun süren çöküntüden çıkan ben, Yatakta buluyorum kendimi. Döşek üstünde güvenliyim, bir düşüşe karşı Sımsıkı kenetliyorum ellerimi. Kendimi buluyorum yeniden. Gölge değilim ben.
Yazarlar, ressamlar, dansçılar, anneler, arayıcılar, mistikler, öğrenciler ya da gezginler, yazmayı, resim yapmayı, dans etmeyi, anneliği, araştırmayı, bakmayı, öğrenmeyi, talimi bıraktıklarında, gölge hayat ortaya çıkar. Bunları yapmayı uzun zaman harcamalarına karşın, istedikleri sonuca ulaşamamaları ya da hak ettikleri kadar tanınmamaları ya da sayısız başka nedenler yüzünden bırakmış olabilirler. Yaratıcı güç hangi nedenle olursa olsun durunca, tabii bir şekilde ona doğru akan enerji de fırsatım bulduğu her an ve her yerde yüzeye çıkabileceği yeraltma iner. Bir kadın, gündüzleri istediği her şeyi tam anlamıyla yapamayacağını hissettiğinden, garip bir ikili hayat sürdürmeye başlar. Gündüz saatlerinde “miş” gibi yaparken, fırsatını bulduğunda bambaşka bir şekilde davranır.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Ruhsal hayata yönelik bu gözü dönmüş açlık, hızla psişenin yüzeyine çıkmıştır ve eline ne geçerse onu alacaktır, çünkü en kısa sürede tekrar bastırılacağını bilir. Bu patlayıcı psikolojik “sokulma” bir kadın benliğinin büyük bölümlerini psişenin gölgelerine baskıladığı zaman ortaya çıkar. Analitik psikoloji açısından hem olumlu hem de olumsuz içgüdü, itki ve duyguların bilinçdışına bastırılması, onların gölge bir dünyayı mesken tutmasına neden olur. Ego ve süperego, gölge itkileri sansürlemeyi sürdürmeye çalışsa da, bastırmanın neden olduğu bu basınç, bir lastiğin iç duvarlarındaki kabarcık gibidir. En sonunda, lastik dönüp ısındıkça kabarcığın üzerindeki basınç da yoğunlaşır, bu ise içindekilerin tamamının boşalarak dışa doğru patlamasına yol açar.
Ayrıntı Yayınları
“İnsanı kadın doğurur, günleri sayılı ve sıkıntı doludur. Çiçek gibi açıp solar, gölge gibi gelip geçer.”
Canım Analar :D
Ön­ce ikinci sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanmaya ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir, ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden de­ğerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel ola­rak babaerkil, ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sa­hip olduğu bile söylenebilir.
Kadın oturuyor, gölge ayakta kalıyor. Duvarın gölgesinin duvara ait olmaması gibi, o da kadına ait değil. Gölgeler ait oldukları nesneleri terk etmişlerdir. Onlar ilerlemiş olan geç öğleden sonraya aittirler.
Sayfa 21 - Telos Yayıncılık
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.