Klasiklere ayrı bir hayranlığım var. İlk defa Gustave Flaubert romanı okudum ve klasiklerde bulduğum anlatılamaz keyfi yaşadım okurken. O betimlemeler, üslup, kelimelerin açık ve yalın bir biçimde dizilişi... İnsanı anın içerisine alıp götüren ayrıntılar...Beni en çok şaşırtan şey bir kadinin duygularını böyle derinlemesine tahlil eden erkek yazarlar olmuştur. Stefan Zweig okurken de aynı hayranlığı yaşamıştım. Emma Bovary, yalnızlık, sevgisizlik içerisinde sönüp giden bir kadın...İnsan bu kadına sinirlense mi acısa mı bilemiyor. Sonu gelmez hırsları, istekleri içerisinde bir türlü mutlu olamayan Emma ve hiçbir şeyden haberi olmayan kocası Charles'in bana göre bomboş tutkuların peşinde yok olan hayatları anlatılmış.Bu arada Homais'ten de bahsetmeden olmaz, bu hengamenin arasında o işini yürüten kurnazlardan biri... Başta bu adamı kültürlü, bilgili olarak görme yanılgısına ben de düştüm, aynen roman kahramanları gibi... Eczacı Homais'in her ne kadar o dönemin insanlarına göre daha ileri fikirleri olsa da bu düşüncelerini ve aklını başka insanların felaketine sebep olacak şekilde kanalize etmesi bu tür insanların her devirde var olduğunu gözler önüne seriyor. O döneme göre Homais'in fikirlerine romanında, elestirilip mahkemelere düşme pahasına da olsa dile getiren yazara karşı ayrı bir hayranlık uyandırıyor. Okunması gereken kitaplardan.

Madam BovaryGustave Flaubert · Panama Yayıncılık · 201533,1bin okunma

·

16 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.