Tanzimat, Garp’ı daima boş bir kalıp, mücerret bir şekil olarak almıştı. Müsavat ve hürriyet fikirleri, müşahhas muhtevaları
olan canlı fikirler değildi. Karşılığı muayyen bir içtimaî realite
olmayan kelimelerdi. Şüphesiz güzel temennileri, samimi niyetleri temsil ediyordu. Fakat bu fikirlerin dayanması lâzım gelen içtimaî realite kurulmamıştı: Bir içtimaî nizam yıkılmış, yerine bir yenisi
konulmamıştı. Memleket –Ziya Gökalp’ın da gösterdiği gibi rençber ve memurdan ibaretti. İstihsali idare eden iktisadî sınıf meydana çıkamamıştı. Bu yüzden Garp’tan gelen her şey boşlukta kaldı: Formalizm, nominalizm, muhtevasız şekil, Türk münevverinin içinde bulunduğu buhranı doğurdu. Eski Osmanlı nizamında karşılığı saray, tekke ve halk olan edebiyat ve fikir seviyeleri vardı. Yeni cemiyette bunlar kayboldu.
müşahhas muhteva: somut içerik / istihsal: üretim