Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

225 syf.
10/10 puan verdi
Başlangıçların coşkusundan sonun hemen öncesindeki acılığa ithaf roman.
Ölmeyeceğiz, peki yaşayacak mıyız? Bir insanın ilk memleketi, yeri, yurdu, vatanı kendisidir. Yüzyıllar boyu ülkeler, medeniyetler yıkılmış, kurulmuş insan nefes aldıkça yenisini inşa etmek mümkün olabilmiş. War Generation adlı dizide şöyle bir kısım geçiyor: Savaş başladığında ilk olarak vatanın için savaşırsın, zaman ilerledikçe vatanını unutur yanındaki arkadaşın için çarpışırsın ve finalde yalnızca kendin için savaşırsın. Ne derler: ilk ölüyü gördüğünde adı ölümdür, sonraları ex. Bu anlattıklarımdan hareketle kendi vatanınız olan kendinizi yapılan bir anlaşma ya da anlaşmazlıklara, liderlerin kibrine, petrole, doğalgaza feda etmek fikri nasıl geliyor size? Cepheye indiğinizde düşman sıfatlı eli silahlı askerlerden bizi ayıran ne olacak? Açsan baksan hepsinin ayrı birer hikayesi var. Savaş, savaştır. Karşıdakine de bana da. Atılacak birkaç imza ile dost ya da düşman sıfatının değişmesi de ayrı bir ironi. Erich Maria diğer savaş karşıtı daha doğrusu Nazi karşıtı yazarların uğradığı akıbete uğruyor. Roman yayınlandıktan kısa bir süre sonra Almanya'yı terk ediyor. Opera Meydanı'nda yanan kitaplardan biridir. Ancak sanılmasın ki Hitler dönemini anlatır bilakis 1. Dünya Savaşı'na ışık tutan bir kitaptır. Tek değişmeyen Almanlarla Fransızların tarihin diğer dönemlerinde olduğu gibi savaş içinde olması. İnsanlık meydana geldi geleli birbiriyle amansız bir mücadele içinde. Rivayetlere göre Adem ile Havva'nın oğullarından başlayarak günümüze kadar sıçrayan kanların içinde kitleler halinde boğulmaktayız. Üzerini işgal ettiğimiz toprakların üzerine sınırlar çizildi, gurur duyduk topraklarımızla, genişledikçe mutluluğumuza mutluluk kattık, bize ilk öğretilen de bu toprakları savunmamız gerektiğiydi. Dünyanın acımasız sistemi üzerinde durduğumuz toprakları savunmazsak yersiz, yurtsuz kalacağımızı tarih boyunca türlü yollarla bize gösterdi. Buraya kadar tamam. Şımarık, kabadayı, bencil yöneticilerin iki dudağının arasına sıkışmak ister miydiniz? Oradan çıkacak iki sözün toprağın altına alınan bir bilet olduğunu bile bile gitmek ister miydiniz? Bilemiyorum, bildiğim tek şey: ''Ne pahasına olursa olsun, yaşamak istiyoruz.'' (s.128) Atinalılar ve Persliler arasında tarihteki ilk savaş olan Maraton Muharebesi'nden beri uzun bir savaş maratonundayız. Ölene dek savaş ve kan durmayacak. Bunda hemfikiriz. Gidip birinin boğazına sebepsiz yapışıp gözlerindeki feri akıtana dek durmayacağız. Tüm bunlar olup bitecek ya sonra? Ölmeyeceğiz peki yaşayacak mıyız? Remarque, kimlerine göre bu romanı çıkarları doğrultusunda yazdı kimilerine göre yüreğinde ve geçmişinde ne varsa bu sayfalara döktü. Ancak yazılanlar yalan mıydı? Hepimiz az çok savaşın ne demek olduğunu biliyoruz. Savaşlara katılan insanların bir kısmının bedenen öldüklerini, geri kalanların ise ruhen öldüklerini savunan yazar, savaşlara katılan herkes ölür, bedenen ya da ruhen, kimse savaştan sağ çıkamaz diyor. youtube.com/watch?v=C-wu2Vc...
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)Erich Maria Remarque · Everest Yayınları · 20203,264 okunma
··
262 görüntüleme
Ecem okurunun profil resmi
"Şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan, aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan hiç sevişmeden daha..." Eline sağlık Onur yine ruhundaki insanlığı katmışsın yazına. Daim olsun. youtu.be/BaRLonlJDOI
Homeless okurunun profil resmi
Nice zaman oldu bu şarkıyı dinlemeyeli. Kitabın içeriğine de uydu, teşekkür ederim Ecem.
Sezen B. okurunun profil resmi
"Garp cephesinde yeni bir şey yok" Savaşın korkunç yüzünü insanın iliklerine işleyecek şekilde anlatabilen nadide eserlerden biri gerçekten. Sen de çok güzel yorumlamışsın. Emeğine sağlık Onur. :)
Homeless okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Sezen :) uzun zaman sonra bir kitap beni duygulandırabildi. Özellikle son 60 sayfası. Ana karakterin savaştan sağ çıkamayan ruhundan arta kalanlar beni çok etkiledi.
K. okurunun profil resmi
Var olmak için hayatla mücadelemiz zaman zaman bir savaşa dönüşüyor. Bu yetmiyor gibi, dünya tarihi savaşın içine düşmek zorunda kalan her insanın elini kana bulayan nice olayla dolu. Tüm bunların sebebi ne peki? Birilerinin yaşam anlayışındaki keyfilik. Evet bazı heriflerin göbek çapı büyüsün diye. Bazı kadınların dişleri daha fazla kan tadı alsın diye. Sömüren ve sömürülenlerin olduğu düzende, iyilerin, kötülerin, pasiflerin, güçlülerin, hiç haberi yokların, mecbur kalmışların, bir ülküsü olmayanla birçok hayali olanların savaşı kulvar değiştirerek devam edecek. İnsan olmak demek ki biraz da kasap olmak demek. Bıçağı tutan el ille kendisinin olmasa bile. Kendi vatanımızı bize dar eylediler. Öldük ardımızda nesiller yetişti, onlar da öldü, yenileri geldi. Ama mesele hep aynı. Var olma savaşı. Halbuki yüzyıllara bakmak şöyle bir dönüp, her şeyi nasıl da anlamsızlaştırıyor. Mutluluk dediğimiz küçük şeylerdeymiş anlayabiliyoruz ama vahşi bir hayvanın keyfi diğer erkek yavruları öldürmesi gibi, bazı ruhlar var olmak için kan ve acıyla beslenme yolunda devam etti, ediyor, edecek. Ben artık meselenin sadece para olduğunu da düşünmüyorum. Bence kötülükten haz alan, gücü elinde hissetmekten elde ettiği kibirle bütün dünyayı ezip gezecek bir kesim var. Ne onlar tükendi, ne onlara hizmet etmek zorunda kalanlar. Bat dünya bat demişler boşa değil. Harika bir incelemeydi, ilk paragraf çok etkiledi. Kaleminize sağlık.
Homeless okurunun profil resmi
Kendi dışımda gelişen koşulların kaderim olmasını kabullenemiyorum. Savaşlar, kavgalar bunun devamında gelişen olaylar... hepsi birer silsile ile sirayet ediyor yaşamımıza. Var olma savaşımıza tüm umurlarımızı, umutlarımızı feda ettik zannedersem. Yorumunuzu okurken ben de "bat dünya bat" diye tekrarladım. Ne yazıkki ne ölebiliyoruz ne de yaşayabiliyoruz. Teşekkür ederim değerli yorumunuz için.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.