Öncelikle bu kıymetli eserle tanışmama vesile olan kıymetli yazar Gülüzar Yıldırım Hanımefendi’ye teşekkürlerimi borç bilirim. Kendisinin de deyimle bu kitabı ilk okuyanım. Çok heyecan ve mutluluk vericiydi.
Kitabın dili ağır değildi. Sıkça ve oldukça sağlam yer verilen betimlemeler sayesinde o anı gözünüzde canlandırıp anı yaşayabiliyorsunuz.
17 yaşındaki genç bir kızın azmi ve başarısından bahsediyordu. Mücadeleci, zorluklara göğüs geren küçük anne Sinem. Çok küçük yaşta maddi zorluklar içerisinde büyüyen Sinem, kaderinin annesinin yazgısına benzetmemesi için çırpınıyordu. Okuma aşkıyla yanıp tutuşan bir genç.
Sözcükler öyle bütünleşmiş ki okuduğunuz aşk,dram size yapmacık gelmiyor. Olaylarda, dramlarda gerçekçilik hakimdi. Zorlukların, kavuşamamanın dramı iyi yansıtılmıştı ve acılar size hissettiriliyordu.
Hikaye gerçekten hüzünlü ve derindi sonu mutlu son ile bitmesine rağmen. Karakterimizin dramına çok güzel yer verilmişti. Hem kızıp hem sevinçlerine ortak olup hem de gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz.
Sanat ürünü tümceler bir araya gelerek hikayenin, olayın sürükleyiciliğini anlamlı kılmıştı.
Bir çırpıda okudum.
Yazarın kalemini ve olaylara bakış açısını, sözcükleri ustalıkla kullanmasını beğendiğimi söyleyebilirim.
“Yol yakınken toparlan, silkelen, kendine gel. Bırakma kendini, hayallerine sarıl. Bu hayatın sana sunduğu ilk fırsat, ya son fırsatınsa? Diren...”