Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Çok sevdiğimiz, tekrar tekrar başa döndüğümüz edebiyat eserleri, belki de sürçmelerimizin, sıkıntılarımızın bir anlamda hem ifadesi oluyor hem de katharsisimizi bunlarla sağlıyoruz. edebiyat iyileştirir diye söyleyenler var, ben de öyle diyorum; iyileştirir, çünkü burada, bu gezegende zamanla mekânla sınırlı, anlamak için zamanı ve araçları kısıtlı insanlarız. Ve bize bir soru sorulmuş. Burada ne yaptığımızı anlamak zorundayız. Anladıklarımız çoğaldıkça hepsi bir araya gelerek olup bitenlerin neden bu şekilde olup bittiğini bize açıklayack diye ümit ediyoruz. Ama Şinasi'nin henüz bitirmediği öyküsünde söylediği gibi, "Evrende düzen değil kaos var. Bu düzen dediğimiz şey de bu kaosun milyonlarca sonuçlarından biri. Tanrım tüm bu şeylerin anlamı ne? Evet, anlam aramak bize özgü de, gerçek ne peki? Bizim dışımızda bizden ilgisiz de olsa gerçek ne, saf gerçek ne? Bir kumsalda öylesine oturmuş olan taşın anlamı ne? Ya da Latin ormanlarında her şeyden habersiz yaşayan yerlilerin? Ya da şirketinin başındaki üst düzey bir yöneticinin? Bizden milyonlarca ışık yılı uzakta içinde hayat olmayıp öylesine yerinde dikilen gezegenin? Tüm bunları öğrenemeyecek miyiz? ". Travmalarımızdan birisi de bu. Bütün bunlar neden var ? Kutsal kitapların verdiği cevaplar bizi doyuruyor mu hakikaten? Bu gezegende yaşıyor olmanın ve bilememenin getirdiği bir çok problem, sıkıntı, sancı yok mu? Yaşamak zor. Ve daha beteri var: öleceğiz üstüne üstlük. Georges Perec'in Uyuyan Adam'da söylediği gibi, yoksa bütün bunlar zamanın birinde bir maymunun ayağa kalkmasının alâkasız sonuçlarından birisi mi? Bir gün o ayağa kalktı. Daha da bitmedi, gerisi çorap söküğü gibi geldi. Biteceği de yok. Bazen sadece sorular vardır diyen bir eski arkadaşımı hatırladım şimdi. Cevaplar bulmadan yaşamak ve tecrübe etmek zorundayız. Edebiyat da bu sancılı hayatı daha çok anlamak, bütün bunlara daha fazla dayanabilmek için bir vesile, bir bahane hepimiz için. Martin Eden ya da Feride veya Raskolnikov; Gusev ya da Âdli hiç farketmez..Bu edebiyat karakterleri hayatı daha dayanılır kılan ve bizimle Faruk Duman'ın söylediği gibi, güzel ölmek için bir ömür bizimle yaşayan ve içimizi güzelleştiren ya da daha az çorak bir hâle sokan merhemlerdir, ılık ılık içtiğimiz kalp şurupları hepsi. Bu dünyada kimse kendini dinlemediği için oğlunu kaybetmenin acısını atının başına sarılarak anlatan İoana ya da ölüsü denizin derinlerine doğru giden Gusev, Mangaratiba'dan nefret eden Zeze, ve o aileyle beraber herkesi ve herşeyi yok edecek olan o göktaşını o son gün, o son anda bir yemek masasında sessizce, bir teslimiyetle bekleyen Henry Palace, bu dünyanın geliğp geçiciliğinde bizlere teselli veren, dayanma gücü veren; burada yaşıyor olmanın getirdiği bütün acıları, üzüntüleri, kısılmışlıklarımızı bizimle yüklenen hayat ve yol arkadaşlarımızdır bizim. Bu, hakikaten de böyledir. Kitabı oldukça beğendim. Kur'an'la kurulan bağlantıları bazı yerlerde zorlama bulduğumu söylemem gerek, ama bağlantıyı ben anlamamış da olabilirim, her okuduğum üzerine düşünemiyorum açıkçası. Genel anlamda bakarsak oldukça iyi, zorlamayan bir üslûpla yazılmış, ilgi çekici bir kitap bence.
Edebiyatın İyileştirici Gücü
Edebiyatın İyileştirici GücüAhmet Sarı · Ketebe Yayınları · 2020313 okunma
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.