Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
7/10 puan verdi
Bizim “himaye” Batı’nın Patronaj dediği müessese, yani geçmişte devletin sahiplerinin, büyüklerinin hem gücü hemde serveti olan sanat meraklılarının sanatçıyı himayeleri altına almaları, maddi ve manevi destek verip eser ortaya koymalarına katkıda bulunmaları demektir. Avrupa’da geçmiş devrin papaları, herhangi bir yerin kralları, prensleri, dükleri; bizde sultanlar, paşalar, beyler ve zenginler olmasaydı ortada bugün “Klasik sanat” diye bir şey mevcut olmazdı. Patrimonyal Devlet ve Sanat Patrimonyal, sosyal onur, statü ve mertebelerin hükümdar tarafından belirlenmesidir. Böylece aslında sanatçı, patronun kendisine olan ilgisini devam ettirmesi için son derece dikkatli olmalı ve onun hoşlanmayacağı şeylerden uzak durmalıdır. Osmanlı Devleti’nin temel yapı ve menşeinde görülen Patrimonyal prensibin usta-çırak ilişkisinde olduğu gibi sistematik bir zemin üzerinde işlevsel hale geldiği belirtilmektedir. 15. Ve 16. Yüzyıl dönemine ait ünlü şairlerin geçimlerini ve mevkilerini kazanmak için Patrona (Padişah) yakınlık ve en üst şekilde övgülere yer vererek istediklerini kazandıklarını resmi evraklarla aldıkları paraları da gösterilmektedir. Osmanlı Sarayı Kültürünün Gelişmesi ve Osmanlı Divan Şu’arası Selçuklu döneminden başlayan bir edebi gelişme dönemi ele alınmış, özellikle Farsça ve Fars edebiyatına çok değer verildiği üzerine bilgiler yer alır. Padişahlar şehzadeyken önemli hocalardan ders almışlardır. 2. Murad’dan itibaren sultanlar şairlik istibdadı kazandıkları bilinir. Sanatçı, padişaha göre şiir yazmaya eser vermeye özen gösterilirdi. Sanatçının şöhretini de padişah belirlerdi. En iyi, gözde şair hükümdarın ilgi ve lütfuna layık olan şairdi. Fatih, Beyazıt, Yavuz ve Kanuni bu havuzun oluşturulmasında önde gelen isimler olarak zikredilir. Özellikle Fatih’in Batı’nın önemli sanatkarlarını, -heykeltraş, ressam, mimar- payitahta çekebilmekteki marifeti ortadadır. Kültürel alanda gerçekleştirdiği büyük atılımlarla Osmanlı Rönesansını başlatmış kişi olarak da kabul edilir. Fatih yetiştirmede olan bürokratik sistemin etkisi, toplum nezdindeki çırak-kalfa-usta sistemini beraberinde getirdiği söylenir. Saraya ve rical’i devlete bağımlı sanatkar ki Osmanlı sultanları şairliğiyle meşhurdur. Bir eserin makbul ve mıteber olması her şeyden önce sultanın iltifatına bağlı idi. 15. Yüzyıl yüksek kültür merkezleri, Timur soyundan gelen hükümdarların payitahtlar idi. Saray kültürünün gelişmesi için şairler, sanatçılar gerek kendi isteğiyle gerekse zorla ülkeye getirilmişlerdir. Saray ve Cami halılarında İran kültüründen örnek alınmıştır. Patron ve Klasik Şiir Tasannu, yapmacık hareket zorla bir şeyi göstermek anlamlarına gelir. O dönemde sırf biraz altın kazanmak için edebiyatın yerleri süpürdüğü görülür. Şiir edebi sanatların beceriyle uygulandığı, ‘masnu’ şiirlerdir. Ama tasannu sırf tasannu da kalmamalı; latif, nazik, zarif ve matbu olmalı garabete kaçmamalı, taklid olmamalı, yaratıcı olmalı. İçten gelen duyguların coşku ile tabii ifadesi değil, daha ziyade ince sanat ustalığını fark etme nazma şiir niteliği kazandırır. Gerçek şair, şiir sanatlarını öğrenip uygulayabilen şairdir. Patron ve Şair Padişah’ın şairi dinlemesi ve şiiri beğenmesi önemlidir. Şuara meclislerinde takdir gören şaire bazı ünvanlar verilirdi. ‘Seramed, emir-i nazm, melikü’ş-şu’ara, sultanu’ş-şu’ara gibi ünvanlardır.’ Şairler de kendi aralarında böyle meclisler tertip eder. Sehi, Osmanlılarda ilk şu’ara tezkiresi yazarı. Tezkirede Padişahın hayatı üzerine önemli ayrıntılar vermektedir. Latifi, Katiplik sanatını icra etti. İnşa ve nazımda uzmanlaştı. İskende Çelebi ve Veziriazam İbrahim Paşa’ya risale ve kasideler sunarak kendine bir patron aramıştır. Usta bir eleştirmen olan Latifi şairleri meslek ve yaşam tarzlarına göre sınıflandırır. Hayatı boyunca rahat ve itibarlı bir hayat için kendine patron aramıştır. Aşık Çelebi, Çelebiye göre bir eserin değerini, patronun değeri belirler. Sanat ve ilim eserlerinin patronaja bağlı olduğunu belirtir. 2. Bayezid döneminde şairlere ilgi göstermekte rakibiyle yarışmıştır. Çelebi’ye göre onun zamanında ulema ve ricalin çoğu şiirle uğraşmıştır. Şairlere bol bol ihsanlarda bulunmuşlardır. Adli mahlasını kullanan 2. Bayezid’de şairdi. 2. Beyazid döneminde in’am defterlerinde arşiv belgelerinde şairlere dağıttığı bağışlar kayıt edilmiştir. 1. Selim döneminde şiir sanatında gelişme görülmemiştir. Süleyman döneminde de in’amat defterlerinde hiçbir şaire rastlanmamaktadır. Çelebi Süleyman’ı Osmanlı padişahları arasında hüner sahiplerine en çok ihsanda bulunan bir hükümdar olarak anar. Fuzuli ve Patronaj Fuzuli döneminde aslında herhangi birine atıf yapılmaz, para beklentisi yoktur.. Genellikle yerici kelimeler kullanmayı tercih ediyordu. Hatta bir Osmanlı düşmanıdır. Osmanlı için ‘kafir’ tabirini kullanmıştır. Osmanlı ülkesine ‘kafirisitan’ demiştir. Fuzulinin Osmanlı döneminde Sultan Süleyman’a Şehzade Bayezid’e Osmanlı ricaline ve valilere yazdığı mektup ve kasidelere bakınca Fuzuli’nin bir patron/hami arayışında olmuştur. Fuzuli bir lütfa erişmenin devrin hükümdarına varmakla mümkün olduğunu dile getirir. Fuzuli ve Sultan Süleyman, Fuzuli eserlerinde Sultan Süleyman’ın himaye ve lütfunu aramıştır. Sultanı göklere çıkarır. ‘Hadikatu’s-Su’adâ eserinde dile getirmiştir. Fuzuli ve Şehzade Bayezid, Fuzuli’nin Bayezid’le uzun zamandır mektuplaştığı belirtilir. Ve Bayezid’le görüşmek istediğini belirtir. Fuzuli ve Musul Sancak Beyi Ahmed, Sancak Bey’in hizmetine girmeyi istediği söylenir. Sancak Beyi ise bir mektupla ona bağışlar göndermiş, duasını istemiştir. Kerbela’ya beraber gittikleri söylenir. Fuzuli onunla olmaktan ‘ mülazemet’ ve ayrılışında ‘muba’adet’ söz eder. Şairler Menşei ve Meslekleri Şehzade Mahmut Cem Sultan gibi bazı önemli şairleri divan işlerinde kullanıyordu.’Sehi Bey, Necati, Şevki, Suni ve Tali vardır’ Necati ilk zamanlarda nişancılık hizmetinde idi. Daha sonra mısahiplik görevini yaptı. Aşık Çelebi, Balıkesir’de çizmecilik yaparken İstanbul’a gelip şairlik yapmıştır. Zati ise özünde de şairdi. Şiirleriyle geçinen bir şairdi. İn’am ve Sadaka, Bayramlarda bayramlık, padişahın bir zaferi dolayısıyla kaside veya tarih sunanlara keza armağan verilirdi. Önemli bir kişiye akrabası öldüğünde padişah tarafından para ve hilattan taziye gönderilirdi. Amasyalı Mevlana Hasan’ın kızı Mihri Hatun’a hazinedar İsmail Aga’nın tavsiyesi üzerine sunduğu eser için 3000 akçe almıştır. Bir şair başka bir şairin mahlasını kullanması yasaktı ve suçtu.
Şâir ve Patron
Şâir ve PatronHalil İnalcık · Doğu Batı Yayınları · 2019635 okunma
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.