Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

362 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
BEŞ PARALIK DÜNYA
İnsan vücudu bağlanabilir, ama düşünceleri hapsedilemez. Düşünceler özgürdür! Kitabı elimize aldığımızda Kathe Kollwitz’in 1908 yılında çizmiş olduğu ‘’Mahkûmlar’’ resmi karşılıyor bizi. Kitabın nasıl bir içeriğe sahip olduğu konusunda hemen ipuçları vermeye başlıyor bizlere. Kitabı iletişim yayınlarından okudum ve kaliteli olduğunu söyleyebilirim.362 sayfa ve yazı puntoları orta büyüklükte. Yine de okurken bazen boğucu gelebilir. Çeviriyi yapan Sevgi Soysal ise başarılı bir iş çıkarmış bence. Dönemin önemli bir satiristi olan Bertolt Brecht’in özellikle birkaç tiyatro oyununu okuduktan sonra, çok bilinen bu kitabını da merak ettim. Doğruyu söylemek gerekirse bu kitabın başta bir oyun olduğunu düşünüyordum ancak elime alıp okumaya başladığımda gerçekten de beş paralık bir roman olduğunu anladım. Roman, bizlere geniş çerçeve de sömürenler ile sömürülen halkı anlatıyor. Bu durumu aslında kitabın son sözünde Benjamin Franklin’in; ‘’Brecht hem sömürenlerle, hem de sömürülenlerle ilgilenir.’’ sözü doğrulamış oluyor. Roman 1900’lü yılların başında, Londra’da bir grup tüccar(halk sömürücüleri) ile sıradan insanların hayatlarını konu ediniyor. Olayların temelinde bir dilenci çetesi reisi olan J.J. Peachum ve çalıntı malları kılıfına uydurup dükkanlarında satan Macheat isimli bir çete reisi arasında geçiyor. Romanın başlarında, Peachum’un kızı Polly, Macheat’le evlenir, Paechum ise kızının böyle züğürt ve serseri biriyle evlenmesine hayli sinirlenir. Ancak gelişme bölümünde Peachum’un gemi ticareti ile ilgili giden kötü giden işleri ve Macheat’in hem şansını hem de zekâsını kullanmasıyla ipleri eline alması olayları farklı yönlere sürükler. Olayın başkahramanı Macheat gibi görünür ama aslında bunu tam olarak söyleyemeyiz. Çünkü Brecht’in tarzında; kişilerden, duygulardan önce olaylar ve bunların eleştirisi başroldedir. Epik tiyatro tarzını romanda da sürdüren Brecht, klasik romanların aksine, olaylarda ki karakterlerle çok fazla bağ kurmamıza müsaade etmez. Bunun yerini dikkatimizi ve odağımızı ortada açıkça görünen bir olaya çeker ve bizi bunun üstüne düşünmeye sevk eder. Bu durumun örneğini; Macheat ve sevgilisi Polly arasında çok net bir şekilde görebiliriz. Onların arasındaki ilişkiyi heyecanlı ve detaylı bir şekilde anlatmak yerine üstünkörü bir biçimde anlatıp direkt hikâyenin amacına bağlar. Kitap başlarda biraz sıkıcı gelebiliyor, çünkü çok motamot bir anlatım var. Olaylara heyecan katılmıyor. Replikler bile kişilerin karşılıklı konuşturulması yerine direkt yazarın ağzından aktarılıyor. Bunu, kitabın özellikle baş kısmında net görüyoruz. Kitaptaki olaylar sömüren ve sömürülen hakların durumunu göz önüne sermeye çalışırken, bunu tüccarların kapışması üzerinden gösteriyor. Ancak sözde iş adamı olan bu insanların ticari hayatlarıyla ilgili çok detaylı bilgiler verdiği için bu durum bazen kitaptan kopmamıza neden oluyor. Örneğin bütün hesap kitap işlerini ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Bu durum gerçeklik yönünden artı, ancak kitabın akıcılığı açısından eksi puan diye düşünüyorum. Romanda genel olarak bir giriş, gelişme ve sonuç bölümünün olduğundan bahsedebiliriz. Ancak bahsettiğim gibi bunlar okuyucuyu heyecanlandırmak yerine, mevcut problemler üzerinde düşünmeye yöneltiyor. Kitabı okuyup bitirdiğimizde bizde herhangi bir duygu oluşmuyor aslında. Belki üzüldüğümüz karakterler olabiliyor ama temelde bizi düşündüren tek şey; 1900’lü yılların Londra’sında var olan sömürü sistemi oluyor. Eminim ki Brecht’in tek kaygısı da bu zaten. Amacına ulaşabildiğini söyleyebiliriz. Yine de bu kitabı bir arkadaşıma tavsiye eder miyim emin değilim. Ama Brecht’in tiyatro oyunlarını kesinlikle tavsiye ederim. Hayal kırıklığı burada başlıyor aslında. Brecht yazar olarak tiyatroda çığır açmış bir insan ama aynı başarısını romana da yansıtabilmiş mi hiç emin değilim. Benim beklediğimi bulamamamın diğer bir sebebi ise bu kitabı okumadan önce Üç Kuruşluk Operayı okumuş olmam. Bilmeyenler için söyleyeyim; bu kitap Üç Kuruşluk Opera oyunundan doğmuştur. Karakterler birebir aynıdır. Ancak hikâye biraz daha farklı gelişir. Üç Kuruşluk Operada olaylar daha akıcıdır ve karakterler daha canlıdır. Okuyucunun ilgisini daha iyi çeker ama bunların yanı sıra vermek istediği sömürü düzeni mesajını da çok iyi bir biçimde verir. Bercht’e ve daha birçok eleştirmene göre Beş Paralık Roman’da bu daha sağlam bir esere dönüşmüştür ancak orijinalinin daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden okumayanlar için Üç Kuruşluk Operayı kesinlikle tavsiye ederim. Brecht tiyatro oyununda kullandığı müzikli bölümleri kitapta epigraf olarak kullanmış. Bunların başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak dönemin sömürü düzenini faklı ve epik bir şekilde işlemesi açısından başarılı bir eser diye düşünülebilir ancak kitapta eğer çok fazla heyecan veya aksiyon bekliyorsak, aradığımızı bulamayabiliriz.
Beş Paralık Roman
Beş Paralık RomanBertolt Brecht · İletişim Yayınevi · 2013556 okunma
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.