Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İslâm"da sadece yapı malzemesi kullanılarak değil, rahmet ve bereket temelleri üzerinde inşa edildiği düşünülen ev (yuva), bütün bir mimarinin bambaşka bir ruha büründüğü bir mekândır. O bazen karşımıza Hira"dan yüklendiği vahyin ağırlığıyla "üstümü örtün" diyen Nebî"nin ve sevgili eşi Hz. Hatice"nin evi olarak, bazen putperestlerin Dârünnedve"de inançsızlık ve nefret üstüne yükselen seslerine, dostluk, iman ve vefa üçgeninde en anlamlı cevabın verildiği Erkam"ın evi olarak karşımıza çıkar. Resûlullah"ın, eşi, kızı, torunları, damadı ve bütün ashâbı ile etrafında bir sevgi yumağı oluşturduğu Medine"deki evi, içinde barındırdığı aile, gördüğü işlev ve fizikî yapısı bakımından tam bir örnektir insanlığa. Bu ev usulca fısıldar insanların kulağına, “İslâm toplumunda ev sadedir. Onda şatafattan, gösterişten iz yoktur.” diye. Tıpkı sakinleri gibi mütevazıdır, Müslümanların evleri. Belki bu, İslâm toplumlarında evin, Allah"ın evinin sadeliğini kendine örnek almasındandır, belki de Allah"ın Resûlü"nün, evin, şehrin siluetinin bir parçası olması gerektiğini zihinlere kazımış olmasından. Peygamber Efendimizin (Sav.) eve bakışı, İslâm toplumlarında evin maddî ve mânevî kültür öğelerinin kaynaştığı mekânlar olarak görülmesinde önemli derecede etkili olmuştur. Bu sayede sundurmalarında kuş evlerini barındıran camiler, komşusunun evini gölgelemeyecek tarzda yapılmış konutlar ve insanların hayat standardını yükselten külliye, medrese ve kamu binaları olarak zengin bir mimari mozaik ortaya konmuştur. İslâmî bakış, evi yuvadan, aileyi mahalle ve sokaktan ayrı düşünülemeyecek bir boyuta yerleştirmiştir. Hatta denilebilir ki ev, âhiret yurdu ve dünya hayatının ara kesitinde, dâru"l-fenâ ve dâru"l-bekâ"nın kıyısında bir yerlerdedir.
Sayfa 399Kitabı okudu
··
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.