Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

163 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
geç kalmış bir inceleme..
Romanımız tam olarak ayrılmış olmamasına rağmen iki kısımdan oluşuyor diyebiliriz, ilk kısımda kahraman anlatıcımız bize Raif'i anlatacak, onun iş yerinde takındığı tavır, insanların ona davranışları ve ailesiyle olan iletişimini bize aktaracak. İkinci kısımda ise Raif'in hatıra defterinde yazanlar Raif'in ağzından okuyucuya aktarılacak. Kürk Mantolu Madonna romanında işlenmiş pek çok mevzu var hepsine değinmeye çalışacağım.Fakat ele alınan temel mesele yalnızlık ve yabancılaşma bence. Döneme baktığımızda Batı edebiyatında Varoluşçuluğun karşısında olan, bireyin yalnızlaşması ve yabancılaşması meselesi, tüm diğer meseleler gibi Türk edebiyatında da kendini bize hissettiriyor.Tutunamayanlar ile bu durum bir akım haline geliyor demek yanlış olmaz. (Batı edebiyatı için Dönüşüm ve Bulantı romanları buna örnek verilebilir.) Bu romanda Raif ile bireyin toplum ve aile içinde yaşadığı ayak uyduramama, ifade edememe sorunları ile karşılaşıyoruz. Kahraman anlatıcımız vesilesi ile Raif'i tanıyoruz. Uzun zaman bir arada çalışmalarına rağmen Raif bir türlü kahraman anlatıcımız ile iletişime geçmez, bu durum diğer arkadaşları ile de aynıdır. Kahraman anlatıcı ilk başta Raif'in bu tavrına karşılık onun gerçekten tahammül edilecek bir insan olmadığı kanısına varsa da, merak unsurunun devreye girmesi ile Raif'in farklı bir insan olduğunu anlamaya başlayacak ve onu tanımak için evine ufak ziyaretler gerçekleştirecek. Bu esnada tıpkı iş yerindeki gibi Raif Efendi'nin evde de kimse tarafından adam yerine konulmadığını bizlere anlatacak. Çok iyi tercüme yapmasına rağmen arkadaşları onun için dil bilip bilmediği şaibeli şeklinde konuşmaktadır. Tevazu mu denmeli bilmiyorum, bu hali o kadar ileri derecededir ki haksız olarak ona bağıranlara hiç bir tepki vermez, ailesinde maddi külfet tamamen onun omuzlarında olmasına rağmen Raif Efendi adeta görünmez bir adam gibidir. Bir gün iş yerinde Hamdi Bey onu azarlar ve o gidince bir kağıda onun resmini çizer. Kahraman anlatıcımız bu resmi görür ve gözlerine inanamaz, onun için bu resim Raif Efendi için düşündüğü şeyleri bir anda dağıtır ve bu adamda bir başkalık olduğunu sezer. Kahraman anlatıcımız hastalığı sebebiyle işe gelemeyen Raif Efendi'ye eşyalarını getirir. Raif Efendi ondan bu eşyalar içinde bulunan kara kaplı defteri sobada yakmasını ister. İşte ikinci kısım, bu defterin kahraman anlatıcımız tarafından okunmasıyla başlayacaktır. Bu ikinci kısımda Raif Efendi'nin evlenmeden önceki hayatından bahsedilir. Babası tarafından iş öğrenmesi için Berlin'e gönderilir. Burada bir sergide bir kadınının portresi dikkatini çeker. Kürk Mantolu Madonna burada hayatına girer, o tabloda gördüğü kadına aşık olur, ve gözlerini ondan alamaz, her gün sergiye giderek saatlerce tablonun önünde durur. Tablonun sahibi Maria Puder kendini resmetmiştir ve Raif Efendi ile tanışırlar. -Detaylara girmemeye çalışıyorum- Maria Puder'e değinecek olursak o da aslında hayata tutunuş bakımından Raif Efendi'den çok farklı değildir. Ne istediğini ve ne aradığını çok bilemez, tanıştığı erkekler aradığı erkekler değildir. Bu noktada aslında kısmen feminist bir tutuma sahiptir diyebiliriz. Raif Efendi ile tanışır ondan hoşlanır fakat ona göre yine bir takım eksiklikler vardır. Bu erkek de onun aradığı erkek değildir, erkeklerin hepsi aynıdır gibi garip bir kafa karışıklığına sahip sevgili Madonnamız. Her neyse elbette aşık olur bu iki kararsız insan.Biraz Türk filmi kıvamında ilerliyor bu kısım, Raif Efendi memleketten babasının öldüğünü bir telgrafla haber alır ve ayrılmak zorunda kalırlar. Maria Puder'in yazdığı mektuplar aniden kesilir ve Raif Efendi zaten ön yargıya hazır olan tutumuyla, Puder için bu kadın öldü mü kaldı mı şeklinde düşünmeden tercihinin yanlış olduğu ve onun da diğer kadınlar gibi olduğunu, onu aldattığını düşünür ve en kötü ihtimallerle beynini meşgul eder. İşte bu nedenle kimseye güvenmez ve bu garip şekilde son bulan aşk hikayesi onun iş ve aile hayatını tümden değiştirecek ve onu yalnızlaştıracaktır. Bundan sonra evlenip sıkıcı memuriyet hayatına atılır. Aradan on yıl geçer. Kader bu ya, dünya küçüktür. Ankara'da Puder'in dayısının kızıyla karşılaşır yanında ufak bir çocuk vardır, ve ondan Kürk Mantolu Madonna'sının on yıl önce bu çocuğu doğururken öldüğünden bahseder. Ve trene binip oradan uzaklaşırlar. Herhalde anladınız, çocuk Raif'indir. İşte bu karşılaşmadan sonra Raif hastalanır, sevgili Maria'sı için on seneden beri düşündüğü kötü şeyler yüzünden kendini affedemez, oysa o fedakâr bir şekilde bu hayata veda etmiştir. Ondan geriye kalan tek şey çocuğudur ve ona da adını bile soramadan veda etmiştir... Ve kahraman anlatıcımız kara kaplı defteri vermeye gittiğinde Raif Efendi dünyaya gözlerini çoktan yummuştur. İşte Raif Efendi'yi santimantal yapan, yalnızlaştıran içine kapanmasına, toplumdan kendini soyutlamasına ve şuursuz, tepkisiz bir yaşamı tercih etmesine sebep olan olay yıllarca Maria Puder'in ona ihanet ettiği düşüncesidir. Romandaki diğer meselelere kısaca değinecek olursak Raif Efendi'nin doğu ile batı arasında kalan bir insan olduğunu söylemek yanlış olmaz. Suskunluğu aslında bir nevi karşı duruş ve tepki niteliğinde. Ne şarklı ne de garplı olabilmiş, öyle ki iyi derecede Almanca bilmesine rağmen bunu ifade etmekten ve göstermekten bile geri durmuş, çok daha iyi bir iş bulabilecekken o basit memuriyetine katlanıyor. -üstelik Hamdi gibi fikirsiz bir dananın bağırışlarına tahammül gösteriyor-. Romanlarda okuduğu batı hayatını Berlin'de bulamayışı ile gelen sancıları okurken hissedeceksiniz. Yapabildiği tek şey yazmak olmuş, o kara kaplı deftere derdini, sırrını dökmüş, hayatında hiç kimseye anlatamadığı bu gizemli tarafı, kara kaplı defterle kahraman anlatıcımıza aktarılmış. Yine bir mesele olarak yazarın kadına bakışı irdelenebilir, gerek Maria Puder gerekse Raif Efendi'nin eşine baktığımızda onlarda da bir takım zaruri halleri görüyoruz. Maria sanatıyla geçinemez ve bir mekanda sahne almak zorunda kalır, orada erkeklerin türlü ilgisine maruz kalır, feminist ve ressam bir kadın için bu durum aslında utanç vericidir. Yine Raif'in eşi çocuklara bakmaktan ve yemek yapmaktan başını kaldıramayan zavallı bir kadın izlenimi oluşturur. Neyse kısa keselim. Yalnızız! Hakikaten hepimiz yalnızız. Bazen Raif gibi sükut ile yalnızız, bazen ağız dolusu kahkahalarda yalnızız. Hepimizin içinde olan, hepimizin içinden gelip geçtiğimiz yalnızlık, bazen ne yakıcı, ne bunaltıcı, ne öldürücü! Öldürücü ya. Raif'i de öldüren o histi işte. Kalabalıktı Raif, pek kalabalıktı. Kalabalıkta bir yalnız adamdı Raif. Sahi; hangimiz yalnız değiliz kendi kalabalığımızda? Yazılacak pek çok şey var fakat uzatmayacağım, sanırım biraz uzun ve plansız bir inceleme oldu. Neyse ki planlı bir inceleme yapacağıma dair bir söz vermiş değilim, size böyle bir şey vadetmedim. Keyifli okumalar diliyorum...
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,6bin okunma
·
33 görüntüleme
Girişimcilik Durağı okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık gayet başarılı bir inceleme olmuş ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.