Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

110 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
YA ŞAİR OLUR KENDİN YAZARSIN YA UMUT EDER 'O'NA BIRAKIRSIN YA DA BOŞVER...
Cemal Süreya’nın şu sözleriyle başlamak istiyorum; ‘1931 yılında doğdum, 1937 yılında annem öldü, 1944 yılında Dostoyevski’yi okudum ve o gün bugün huzurum yoktur ‘ diyor ve ekliyor ‘Kendimi şiirin içinde buldum.’ Kendisi için belki öyle değildir ama ben şairin varoluşuna bir anlam yükleyebildiğini düşünüyorum. Farkında olsa da olmasa da… Çanakkale hatıralarını bize kazandıran, Çanakkale Savaşı’nı ikinci kez kazanan sevgili şairle başlama sebebim, kitabın giriş bölümünde yer alan ‘Bugün annem öldü belki de dün bilmiyorum’ cümlesi. Şair ve yazarın bu cümleleri iki çocuğun el ele tutuşarak yürümesi gibi sanki. Bir tarafta annesinin ölmesiyle değil de Dostoyevski’yi okumasıyla huzurunun kaçtığını ve kendine dönüşünü vurgulayan bir şair, diğer tarafta annesinin bugün mü, dün mü öldüğünü ve durumun sıradanlığını dile getiren baş karakterin yazarı. ( Dönemin Maliye Müfettişi olan Cemal Süreya’nın Çanakkale Savaşı hatıralarını kurtardığını söylemem konu dışı gibi görülebilir ama şairin hayatının geri kalanının bir ‘Başkaldırıya’ sahne olduğunu düşünürsek Camus’nün felsefesini bizlere yaşayarak sunduğunu görebiliriz ) Yabancı, Sartre‘ın Bulantı'sı ile paralellik gösteren ama kitabın ortalarında denenmemişi deneyerek bize farklı yol sunan bir eser. Keyifli bir eser diyemem çünkü sizleri kalıplardan çıkaracaktır. Acı çekmenize sebep olacak. Nietzsche’nin ‘Öldürmeyen acı güçlendirir’ sözünden yola çıkarsak yüksek ihtimalle bitirdikten sonra daha güçlü devam edeceksiniz. Güçsüz kalır iseniz de sızlanmanıza gerek yok. Çünkü ‘Absürd Duygunuz’ ortaya çıkacaktır. Ben okuyanların her açıdan kazanacaklarını düşünüyorum. Öldüğünde Camus’nün cebinden kullanılmamış bir tren bileti çıktığını biliyoruz. O halde şöyle diyelim; bu kitabın sizler için okunmuş olması dileğiyle. (SPOİLER) (Doğru yazımı Absürt olan kelimeyi Absürd olarak kullanmamın sebebi felsefe alanında geniş bir anlamı olduğunu vurgulamak ) ‘Anneniz vefat etti. Cenaze yarın. Saygılar.’ Meursault, annesinin öldüğüne üzülmüyor. Bunu iki türlü yorumlayabiliriz. Birincisi annesini sevmiyor bu seçeneği eliyoruz. Çünkü cenazeye giderek yazar bize bu durumun olası olmadığını göstermiş. İkinci seçenek ölümü sıradan görmesi. Bunun annesi veya bir başkası ile ilgisi yok. Anlatılmak istenen tek gerçeğin ölüm olduğu ve sıradan olduğunu göstermek. Konunun anne olması ise genel anlamda ölümün en acısını okuyucuya tattırarak ve durumu sıradan göstererek algımızı açarak başlaması. Maire ile birlikte vakit geçirmesi ve annesinin cenazesindeki gibi tekdüze bir tavır içinde olması. Bireyin iyiye de kötüye de yabancılaştığını ve yaşamı tek bir duyguya indirgediğini o duygunun da yalnızca birey ve dünyanın birlikte var ettiği Absürd yani en basit haliyle vurgularsak saçma olduğunu söyleyebiliriz. Camus’nün Arap’ı öldürmesine bir siyasi bakış açısı getirmeyeceğim. Çünkü dönemin eleştirmenleri üzerinden yorumun yorumu olup bizleri yanıltacağını düşünüyorum ve anlatılmak isteneni geri planda bırakmak istemiyorum. Daha önce de bahsettiğim Jean Paul Sartre’ın Bulantı'sında, Roquentin’in önündeki bıçağı Otodidakt’ın gözüne neden sokmadığını sebepsizce sorgulaması. Sartre’ın bunu karaktere yaptırmadığını çünkü topluma olan sorumluluk duygusunu vurguladığını görüyoruz. İşte Yabancı’da durum öyle değil. Yol ayrımı burada başlıyor. Meursault cinayet işliyor ve bunu sıcağa bağlayarak durumun saçmalığını vurguluyor ve sonrasında yaşanacakları gösteriyor. Diğer bölüm ise mahkeme bölümü, Mersault’nun yargılanma süreci. Mersault mahkeme ve toplum tarafından cinayetten değil de sanki farklı davranmaktan annesinin öldüğüne üzülmüyormuş gibi görünmesinden yargılanmaktadır. Burada Nietzsche’nin Tanrı’yı öldürdüğü ve buna sebep olan sürünün psikolojisini okuyoruz. Mersault idam cezasına çarptırılır. Bu süreçte kendisi ile sohbet eden bir Rahip ile sorgulama ileri seviyeye taşınır. Rahip'in Mersault’yu Tanrı’nın varlığına ikna etme süreci. Camus’nün felsefesinde birey hayata dünyaya ve topluma yabancılaşır ve bunu Absürd olarak tanımlar. Varoluşçuluk felsefesinde Absürd’den kaçış yolu arama vardır. Fakat Camus için durum öyle değildir. Absürd ile birlikte yaşamayı savunur ve kendini varoluşçu olarak tanımlamaz. (Tabii bizler için öyle değildir.) Üç seçenek vardır başkaldırı, umut ve intihar. Kitabı bu temellere oturtmak daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. İnsan, ölümün tek gerçek olduğu bu yabancılaşma sürecinde intiharı temel soru olarak görmesi gerekir. (İntihar etmek değil yanlış anlaşılmasın). Camus’ye göre bunu sorgulamamız gerekir. Camus intiharı önermez. Sebebi ise ölümden sonra kendini ifade edememe durumudur. Ayrıca bu yol kolay olandır. İkinci durum ise umuttur. Umut, Tanrı’ya ve ölümden sonraki hayata inanma durumudur. Umut etmek aklımıza ihanettir. Bu yüzden Mersault, Rahip'in hiçbir şeyden emin olmadığını ve kendi sınırlı gerçeklerine inanmayı tercih eder. Öyleyse geriye tek seçenek başkaldırı kalır. Ölümün ne zaman geleceğinin bir önemi yoktur ama bu süreçte mutlu olmayı hedefler. Sisifos Söylenin’deki kayanın ne altında ezilmek ister ne de varoluşçu kimlikle kayayı düzlüğe çıkarabilir. Sürekli Absürd ile birlikte başkaldırı halindedir. Acıdan beslenir ve hayatına devam eder. Meursault, idam edilmeden önce Rahip’e öfkelenir. Bu öfkeyi aslında Tanrı’nın varlığına ikna edilme durumundan kaynaklandığını görüyoruz. Tanrı var ise ölümü kabullenemez, çünkü inandığı ölüm tek gerçek olmaz. Tanrı yok ise ne zaman gittiğinin de bir önemi yoktur. Son olarak şunu diyebilirsiniz peki idama gitmeden önce neden başkaldırıya devam etmiyor? Çünkü özgürlüğü elinden alınıyor yani seçme hakkı. Yaşamak ve ölmek arasında seçme hakkı bırakmadıkları için idamın aslında insan doğasına ne kadar aykırı olduğunu vurguluyor. --------------------------------------------------------------------- Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür. ALBERT CAMUS
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2020112bin okunma
··
216 görüntüleme
Leman Altıner okurunun profil resmi
Çok güzel saptamalarla dolu başarılı bir inceleme olmuş, kaleminize sağlık. Her insan duygularını rahatca ifade edemediği için suçlu adledilebilir mi? Annesinin ölümüne tepki vermeyip normal hayatına devam etmesi yanlış mı? Bir insanın ic dunyasında yaşadıklarına kim tanıklık edebilir ki? gibi...bir çok soruyla karsi karşiya kalmıstım okumam boyunca. Bir sürü gelgit yaşatan çok güçlü bir eser kesinlikle. Okunmalı ve bu sorgulatmaları yaptırmalı diye düşünüyorum. Keyifli okumalarınız olsun sağlikla 📚🌺
Oğulcan YILDIZ okurunun profil resmi
O kadar binlerceyiz ki kimin beyninde yaşayacağımızı şaşırdık.. Hepimiz bir şeyler için suçlu adledilebiliyoruz maalesef. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.