Gorki başkanlığındaki Yazarlar Birliği'nin açılış kongresi (Ağustos 1934) bir tekel oluşturur ve bu tekel Stalin diktatörlüğünü (Stalin'in ölümüyle bile son bulmayan) daha da ağırlaştırır. "Gerçekliği" (Parti siyasetince tanımlanan) "devrimci gelişimi" içinde anlatmayı hedefleyen bu "yöntem" proletarya teorisyenlerine çok şey borçludur.
Bu bağlamda, devreye giren unsurlar tutucu bir gerçekçilik (gülünç ve geçmişe özlem duyan: ne "doğalcı", ne "formalist"), "ulusal karakter" (savaşla ortaya çıkan, daha sonra
"kozmopolitizm"le karşıtlık içine düşen kavram), iyimsercilik ilkesi (her türlü temel eleştiriyi yasaklayan, hatta "iyi" ve "daha iyi" arasındaki olası "çatışma"yı tek çatışma gibi
dayatan), her şeyi "parti hizmetine angaje olma" gibi yücelten ve özetleyen unsurlardır