Bu sabah İstanbul-Frankfurt uçağına bindim.
Frankfurt’ta uçak değiştirmek için bir kafede latte içip biraz bekledim.
Sonra, her şeyini uçmaya odaklamış bu havaalanı-şehirdeki karmaşık
labirentlerden geçip pasaport kontrolüne geldim.
Avrupalı olmayanlar kuyruğuna girip sıramın gelmesini bekledikten sonra
buz bakışlı gümrük polisine ay-yıldızlı pasaportumu uzattım.
Polis oradaki her bilgiyi inceden inceye bilgisayara kaydetti.
Adı: Maya
Soyadı: Duran
Cinsiyeti: Kadın
Doğum tarihi: 21 Ocak 1965
Yaşımın 36 olduğunu hesaplamıştır herhalde.
Neyse ki pasaportlarda “Din” hanesi olmadığı için “Dini:İslam” diye yazmadı
ama elinde bir Türk pasaportu tuttuğuna göre Alman polis bundan
son derece emindi. Başka ne olabilirdi ki!
Oysa ben içimde üç ayrı kadını daha barındırıyordum.
Sadece Maya değildim; aynı zamanda Ayşe, Nadia ve Mari’ydim.
Amerika’ya da bu dört kimliğimle giriş yapacaktım.
Sonra Boston Logan Havaalanı’ndan taksiye binip,
Massachusetts General Hospital’a gidecektim.
Dinimi soran olmayacaktı bana.
Olur da birisi merak ederse, cevabım hazırdı:
Müslüman, Yahudi ve Katolik; kısacası insan.