Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
Kalbur Oldu Süngülerle Çelik Bağrımız
"Mâziyi unutsak bile mâzi kökümüzdür En tatlı gülen yüz bize mâzideki yüzdür" Belki de hiçbir şair, bu denli deşilmemişti. Onu göksancak ilan eden çevrelerce künyesi Türkolog olarak ilan edilmiş, şiiri ise "üstün ırkçı" yaftasıyla yine aynı çevrelerce kirletilmiştir. Her insan gibi -üstelik topluma ve edebiyata mâl olmuş bir insandır kendisi- O'nun da tekamül süreci vardır. Gençliğini ve ömrünün büyük bir dönemini Irkçılık ile geçiren Nihal Atsız, hayatının son demlerinde İslam'ı anlamaya ve yorumlamaya çabalamıştır. Gençliğinin vermiş olduğu hırçınlıkla ve Rıza Nur'un manevi oğlu olması hasebiyle; kimi şiirlerinde İslam'a hücum ettiği vakidir. Hassaten 1930 yılında Mussoliniye atfen yazmış olduğu "Davetiye" şiirindeki "Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür" mısraı, bu tutumuna en büyük örneği teşkil eder. Atsız'ı Türkçülük bağlamında yorumlayan ve ırkçılığıyla övünen güruh; "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak dinler Atsız şiirlerini. Bu gülünç tavırları dahi, "göksancağımız" dedikleri Atsız'a ne denli yabancı kaldıklarına bir hüccet hükmündedir. Yine o güruh, Atsız'ı yalnızca gençlik yıllarıyla kabul eder. "Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız Ukbâda belki olsa gerek itibârımız." Olgunluk çağlarındaki Atsız, gençliğinde olduğu gibi hala hırçındır fakat, millet anlayışı biraz daha oturmuş vaziyettedir. "İslamiyet benim milletimin dinidir. O'na nasıl saygı duymam?" diyecek kadar İslam'dan uzaktır fakat artık İslam'a hücum etmekten de uzaktır. Atsız'ın ne denli büyük bir Osmanlı hayranı olduğunu, O'nun şiirlerini okuyan herkesçe malumdur. Öyle ki; herkesin Cennet Mekan Sultan Abdulhamid Han'a "Kızıl Sultan" dediği bir dönemde, Atsız çıkıp; "O kızıl sultan değil, Gök Sultandır!" demiştir. Hüseyin Nihal her şeyden evvel bir ilim adamıdır. Her günü 27 asır arasında geçer ve Türk Tarihine, herhangi bir tarihçiden daha çok hizmet eder. Bu nedenle, "Büyümeyi göze alamayan bir millet, küçülmeye mahkumdur!" sözü, tarihinden aldığı şuur ve ilham ile söylenmiş bir sözdür. Şiirindeki kavga ve öfke tam da buradan tezahür eder. Şehit Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'na göre; "Şair, cemiyetin nabzını elinde tutan adamdır." Şaire olan yaklaşımımız bu beyan ile paralellik iktiza ediyorsa; şüphesiz Atsız, devasa bir şairdir. Nihal Atsız, muharrirliğini şiirden ziyade, makalelerle, düşünce yazılarıyla ve romanlarla icra etmiş olsa da; şairliği daha belirgindir. Hüseyin Nihal Atsız'ın şahsına münhasır bir poetikası vardır. Şiir düşüncesini "Ruh Adam" kitabında şöyle ifade etmiştir; "Bugünlük aruz daha çok hoşuma gidiyor efendim. Ama bunun niçinine cevap verebilirim. Daha büyük üstadlar elinde işlenip olgunlaşmıştır. Zannedersem ileride hece, ahenk bakımından aruzu geçecek; fakat heceyi tekâmül ettirecek büyük şairler eliyle; heceyle aruzun birleşip kaynaşmasından yeni bir vezin doğacak ve bu yeni vezin aruzun ritmini, hecenin mânâ kuvveti için elzem olan serbestliğini kendisinde toplayacaktır." Heceye kıyasla, aruz vezniyle vermiş olduğu şiirler daha azdır. Aksiyonerliğini daha farklı bir zeminde icra etmeyi tercih eden Atsız, muhayyilesindeki "yeni şiir"i inşa edebilecek birikime sahip olmasına rağmen, şiirin üzerinde pek durmayışıyla bu meseleyi tamam edememiştir. Fakat ileri sürdüğü bu şiir anlayışı, zatımca olabildiğine isabetli ve değerlidir. Atsız'ın ardından birçok şair, hecenin en güzel örneklerini sunmuş olsa da; Atsız'ın tasavvurundaki şiire hiçbiri mütemayil olmamıştır. Yanılmıyorsam Atsız, tarif ettiğini şiiri ilk olarak "Ayyüzlü Güzel Konçuy" şiirinde denemiştir; "Mestim bugün aşkınla ay yüzlü güzel konçuy, Gönlümde esip çınla, ay yüzlü güzel konçuy. Şevkinle serab ettin, aşkınla harab ettin, Payında türab ettin, ay yüzlü güzel konçuy. Sensiz yaşamak boştur, birlikte ölüm hoştur, Coştum, daha çok coştur, ay yüzlü güzel konçuy. Sevginle geçip serden, bildim yaralar nerden; Eyvah kara gözlerden, ay yüzlü güzel konçuy. Zulmetteki mahımsın, gönlümdeki ahımsın, Ömrümde günahımsın, ay yüzlü güzel konçuy. Lebler sücü, bir tas ver; hem neş'e ve hem yas ver; Hançer mi o kirpikler, ay yüzlü güzel konçuy. Almış beni albızlar, gönlümde yaran sızlar, Kurban sana Atsızlar, ay yüzlü güzel konçuy..." Hecenin 7+7 ölçüsüyle yazdığı bu şiir, aruzun açık-kapalı tertibine riayet göstermektedir. Mezkur şiirde aruzun ritmini ve hecenin anlatım kuvvetini müşahede ediyoruz. Herhangi bir mana derinliğine vasıl olamasak da; tür olarak Atsız'ın ilk teşebbüsü olduğu zannımla bunu telafi edebiliyorum/edebiliriz. Şiirde de milliyetçiliği tercih eden Atsız, sıkı bir serbest nazım karşıtıdır. Bu karşıtlığını ise şöyle dile getirmektedir; Bugün serbest vezin denilen şeyi beğenmiyor ve bu türlü yazılara serbest vezinli değil, vezinsiz demenin daha çok yakışacağını zannediyorum." Nitekim çoğu şairde olduğu gibi Atsız'ın şiir anlayışı da nizam ve düzen ve tertip ile kaimdir. Keza "Serbest nazım" ve "Serbest vezin" söylemi, terim olarak çelişir. Keza "nazım" nizamdan, yani düzenden gelir. Vezin ise "sabit" manasındadır. Atsız'ın lirik şiirlerindeki hissi kuvvet ve letafet, tüm şair mütefekkirlerde olduğu gibi şaşırtır derecede zariftir. Ki zaten şair, tüm cihana kafa tutup; sultanlara ve krallara çatan, "senin çerilerin varsa benim de kelimelerin var!" diyen ve fakat bir ahu gözlünün yakuttan temreniyle vurulup, dizleri üzerine düşen bir cengaverden başka nedir? "Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!" Hüseyin Nihal, aruzla yazdığı şiirlerde bile kalıp olarak en milli olan "iki kapalı iki açık" kalıbını kullanmıştır; "Bir anda uzun yıllar aşar hâtıralarla; İnsan ona derler ki yaşar hâtıralarla, Mâzideki kanlar, düşünüşler ve sadâlar İnsan denilen fertleri birbirine bağlar! Geçmişle bütün bağları çözmek ne ağırdır, Hayvanların ancak, dünü, mâzisi sağırdır. Mâziyi unutsak bile mâzi kökümüzdür, En tatlı gülen yüz bize mâzideki yüzdür. Geçmişte yatar şanlı zaferler, nice haklar! Tuğrul Beğ'i, Alp Arslan'ı mâzi bize saklar! Mâzideki bir şanlı fasıldır Kılıç Arslan! Kâfirlere bir sor ki nasıldır Kılıç Arslan! İnsanları yüksekte tutan: Hâtıralardır! Can verdiğimiz şanlı vatan: Hâtıralardır! Bilmezsen eğer geçmişi, toprakları git, kaz; Otlarla böceklerde dünün yâdı bulunmaz, İnsansa bütü yâdı aşar hâtıralarla. İnsan ona derler ki yaşar hâtıralarla..." Nihal Atsız yer yer koşma örnekleri vermiştir. Bu şiirleri genel olarak 6+5'tir. "Son ışık söneli nice zamandır; Rüyalar! Yeniden önüme düşün! Yardan ayrı geçen uzun yıllarda, Hülyası bulunmaz bir anlık düşün." Fakat Atsız'ın varsağıları bir başka.. "Çaldı gurbet rebabını Bitirdi aşk kitabını Atsız ecel şarabını Elbet bir gün içip sızar.." *** Türk Edebiyatımızdaki birkaç cevvalden biridir Atsız. Mert adamdır, diktir ve keskindir. Her şeyden öte omurga sahibidir. Türklüğün ne olduğunu ziyadesiyle bildiği için, "Ata" diyebilecek Türk'ün de kim olabileceğini ve kimlerin olamayacağını bilecek kadar esas duruşludur. Zira koca bir ömrü tekmile hazır, esas duruşta geçirmiştir. Elinde kalem namımda tuttuğu şey ise kalemden öte bir mürekkepli martindir. Bu silahı nereye çevirmeyeceğini öğrenmesi yıllarına mâl olsa da; onu hep son duruşuyla anımsamak benim boyun borcumdur. Hiçbir şiiri olmasa, bir Molla Kasım gelip tüm şiirlerini suya atsa ve o antolojiden yalnızca "Topal Asker" şiiri kalsa.. "İşte şair budur!" deyip, en sevdiğim şairler listesine katarım Atsız'ı. Zira "Topal Asker" şiiri, şairin teessür kabiliyetinin en büyük örneğidir. Bir şairin lügatında "teessüf" diye bir şeyin olamayacağının en hakiki örneğidir. Zira şairin teessüründen doğan şeyin adı teessüf olamaz. Şair kınamaz, nehyeder. Empati kurmaz, derinden ve aynen müteessir olur. Şair mi? Şair budur. Mademki "en sevdiğim şairlerden" deyu zikrettim.. Bu vesile ile en sevdiğim şairler listemin top 15'ini buraya bırakıyorum; 1- Ahmet Haşim / 2. Şeyh Galib / 3. Yahya Kemal / 4. Cenab Şahabettin / 5. Cemal Safi / 6. Abdurrahim Karakoç / 7. Bâki / 8. Ümit Yaşar Oğuzcan / 9. İsmet Özel / 10. Necip Fazıl Kısakürek / 11. H. Nihal Atsız / 12. Yavuz Bülent Bakiler / 13. Ahmet Telli / 14. Sezai Karakoç / 15. Abdulhak Hamit Tarhan. (Sıralama esas alınmıştır ve Yunus Emre, Ağlar Baba ve Karacaoğlan hiçbir listeye sığmamıştır) O halde Fethi Gemuhluoğlu hocamızın ifadesiyle noktalayalım bu defteri; "Bu musalla taşı onun kadar bir er kişiyi çok az görmüştür hocaefendi!" (Atsız'ın cenazesinde imamın "merhumu nasıl bilirdiniz?" sorusuna Fethi Gemuhluoğlu'nun verdiği cevap)
Yolların Sonu
Yolların SonuHüseyin Nihal Atsız · İrfan Yayınevi · 06,9bin okunma
··
444 görüntüleme
Oldi okurunun profil resmi
Ağabey İnceleme bekliyorum demiştin, iyi ki yapmamışım.. :)
Cihân okurunun profil resmi
listende nabi yok demek hm
Oğuzhan Âsım Güneş okurunun profil resmi
Ahahah :D Top15'te yok diyelim, afbuyrun
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.