Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

151 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitap hakkında bu sitede birbirinden dikkat çekici incelemeler bulabilirsiniz. Kendim için daha sonra hatırlamak üzere uzun uzadıya bir özet yazdım. Ancak inceleme yazısı uzun olmasın diye buraya eklemiyorum şimdilik. Okurken karakter ve olayların bana hissettirdikleriyle ilgili bir inceleme yazacağım daha çok. *** Bu kısım kitapla ilgili kısa bir özet içerir. Kitabı okumamış olanlar bu kısmı atlayıp sonraki kısma geçebilir. --------------------------------------------------------------------- Koca Reis adlı bir domuzun Beylik Çiftlik’teki hayvanları bir araya toplayarak onları insanlar adına değil kendileri için çalışmaları gerektiğiyle ilgili yaptığı bir konuşmadan birkaç ay sonra çiftlikteki hayvanların ayaklanması sonucu kitaba da adını veren Hayvan Çiftliği’nin kurulması ve sonrasında bu çiftlikte gelişen olayları konu alan bir kitap. Hayvanlara domuzlar kılavuzluk ediyor, diğer hayvanlar işgücü olarak kullanılıyor. Tabi yönetimde Snowball ve Napoléon arasında anlaşmazlık çıkıyor. Napoléon,Snowball’u yel değirmeni oylaması sırasında yetiştirdiği köpekleri aracılığıyla çiftlikten kovuyor. Önceleri daha demokratik olan çiftlik, Napoléon’un imparatorluğuna dönüşüyor zamanla. Pazar toplantıları kalkıyor, kendisi tek başına karar alıyor vs… Ha bu arada her başarısızlığın sebebi de -çiftliğin eski sahibi Bay Jones’un ajanı – hain (!) Snowball tabi ki! Snowball ve Napoléon beraberliğinde havyvancılığın temellerini 7emirde toplayıp bunu samanlığın duvarına yazmışlar ve Napoléon döneminde ise bu emirlerin duruma göre hayvanlardan gizli olarak değiştirilmesi söz konusu. Snowball’un hayalini kurduğu yel değirmeni iki kez yıkılıyor. Üçüncü kez yapımına başlandığında çiftliğin en çalışkanı olan Boxer sakatlanıyor. Napoléon onu iyileştirme bahanesiyle şehre göndereceğini söyleyerek at kasabına satıyor. Kitabın sonunda da 7 emir artık, tek bir emir haline geliyor. Başlangıçta insana benzememeyi öngören öğreti artık Napoléon’un insana dair ne varsa kullandığı bir hal alıyor. Çiftlik zenginleşiyor ancak domuz ve köpekler dışında hiçbir hayvanın hayatında bir değişiklik olmuyor. Napoléon yel değirmeni sayesinde çiftliğe elektrik ışığı ve sıcak su gelmesini, haftada üç gün çalışma gibi durumları hayvancılığın ruhuna aykırı bularak kabul etmiyor. Amaç tabi ki göz açtırmadan çalıştırıp gözlerinin açılmasına, başka bir dünyanın var olduğunu düşünmelerine fırsat vermemek. Kitabın son bölümünde domuzlar hayvanlarla bir toplantı yapıyorlar. Toplantı sırasında bütün hayvanlar onları gizlice izliyor ama bir süre sonra o kadar çok birbirlerine benzemeye başlıyorlar ki ayırt edemiyorlar. --------------------------------------------------------------------- Hayvan Çiftliği ideal bir yapının hayali sadece. Böyle bir düzenin gerçekleşebilmesi için ego, hırs, çıkar elde etme gibi şeylerden sıyrılabilmek gerek. Bu da çok büyük bir nefis terbiyesi ister. Napoléon ve Squealer'ın yanında bulunan köpekler hayvanların düşüncelerini dile dökememesinde, baskıyla kendilerine sunulan düşünceleri zorla kabul ettirmekte kullanılan bir baskı unsuruydu. Biraz da kitaptaki karakterlerin bana düşündürdüklerinden bahsetmek istiyorum. Sayfa 69'daki #100494696 alıntıda adı geçen Boxer, aslında günlük hayatta veya işyerinde karşılaşabileceğimiz tiplerden bir tanesi. Sorgulamadan insanlara biat etme eğilimli, her denileni süzgeçten geçirmeden kabul etmeye razı tipleri anlatıyor. Sayfa 71’deki #100497571 alıntıda bir şeyi yapıp aradan bir süre geçtikten sonra sanki onu kendisi yapmamış gibi, aslında alaşağı etmek istediği taraf yapmış, kendisinin bu konuda hiçbir tasarrufu olmamış gibi manipülasyon yapan tipleri anlatıyor. Çok tanıdık bir sahne. Squealer, Napoléon’un konuşmalarından sonra hayvanların yanına yaklaşıp onların kafalarındaki soru işaretlerini gidermeye çalışan bir domuz. Bunu yaparken de dikkat dağıtıcı bir ikna yöntemi kullanıyor. Hoplayıp zıplayıp bağırarak aynı şeyleri tekrar ediyor. Karşısındakinin kafasını karıştırarak bir türlü haklı çıkmaya çalışma yöntemi gibi. Squealer kraldan çok kralcı! Bana tüm bu yönleriyle gazetecinin birini hatırlatıyor. Bir de Bay Jones’uniki tekerlekli arabasını çeken kısrak Molie’den bahsetmemek olmaz. O, bu ayaklanma fikrine alışamamış, sahip olduğu kurdelesi ve kesmeşekerinden vazgeçememiş, ayrıca çalışmak ona zor gelmiş ve çiftliği terk etmiştir. Molie standartlarının dışına çıkmamak için her şeye razı tipleri anımsatıyor bana. Burada Molie’den bahsederken saçı uzun aklı kısa ifadesini kullanıyor Orwell. Bu ifadeyi beğenmediğimi söyleyebilirim. Cinsiyetçi buldum yazmadan edemeyeceğim. Sayfa 73’te #100498875 beyin takımı denilen kesimin her zaman, her koşulda, her şeyin en iyisine layık olduğunu gösteren bir alıntı mevcut. Diğer kesim, bu üst tabakanın diledikleri gibi yaşamasını sağlamak için hep çalışmak zorunda. Salgın döneminde aile arasında (!) yapılan bir nişana ilişkin magazin haberinin altında gördüğüm “... Sanki belli bir kesim bu hayatı yaşamaya gelmiş, biz de onları izlemeye” yorumunu haklı çıkartıyor. Belli bir kesim hayatını yaşıyor. Geri kalan kesim onların hayatı dilediği gibi yaşamalarını sağlamak için çalışıyor. Yine sayfa 73’ten bir alıntıda #100499655 Boxer’ın sorgulamadan Napoléon her zaman haklıdır diyerek her şeyi kabul etmesi söz konusu. Sanki sorgulamak yasak, sorgulayan hain sanki. Sayfa 76’da Napoléon’un hayvanları Bay Jones’un geri gelmesiyle korkutup şüpheye düştükleri şeylerle ilgili sorgulama yapmalarını engellemesi insanların eski kötü günleri anımsayıp haklarını arayınca sanki her şey eskisinden daha kötü olacakmış gibi daha iyi şartlara ulaşmak için çabalamayı bırakmalarına sebep oluyor. Ölümle korkutup sıtmaya razı etmek demek bu! İlerlemesinin, daha iyi şartlara kavuşmasının, düşünmesinin önüne setler koyarak engellemek. Napoléon engellemeyi yanına aldığı köpeklerle yapıyor biraz da. Sayfa 80’de yıkılan yel değirmeninin sorumlusu Snowball olduğunu ilan ediyor Napoléon. Onu bir çırpıda da hain ilan ediyor. İşte delil olmadan zihinden yaptım oldu dercesine birine istediği sıfatı veriyor ve etrafındakiler de sorgusuz sualsiz kabul ediyor. Çünkü etrafında ona inanmaya dünden hazır olanlar var, düşünmeye üşenenler… Sayfa 97’de Napoléon bazı hayvanları hainlikle suçlayarak idam ettiriyor. “Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.” Emrini anımsayan hayvanlardan Clover, Benjamin’den 6.emri okumasını ister. Ancak Benjamin bu işlere bulaşmak istemediğini söyleyerek okumaz. Benjamin gerçek hayattaki ne etliye ne sütlüye bulaşmadan yaşayıp giden insanları anımsatıyor. Sayfa 98’deki #103435922 alıntı bana sarayından hiç çıkmayan halktan kopuk hükümdarı anımsattı. Napoléon halkın arasına karıştığında önde öten horozu, mitinglerde önden kitleleri havaya sokan kişilere benzettim. Ayrıca Napoléon’un “yapmayacağım!” dediği ne varsa yapması da, aslında gücü ele geçiren herkesin bir zaman sonra değişebileceğinin en güzel örneği. Sayfa 101’de bahsedilen Snowball’a verilen 1. Dereceden Kahraman Hayvan nişanının aslında hiçbir zaman verilmediği, savaşta korkaklık ettiği için kınandığı bilgisine şaşıran hayvanlara belleğin yanıltıcı olduğunu söylüyor Squealer. 1984 romanına benziyor bu haliyle, önceden yaşanan her şeyin sürekli deliller değiştirilerek yalanlanamaya çalışılması söz konusu Hayvan Çiftliği’nde. Kitapta Snowball’u sürekli hainlikle suçlayarak bu suçu ortaya çıkaran belgeler olduğuna dair Squealer ve Napoléon tarafından açıklamalar var. Her suçu onun üzerine yıkmaya hazırlar. Kendi başarısızlıklarını böylelikle kamufle etmeye hazırlar. İnandıramadıkları anlarda ise Napoléon’un dokuz köpeği dişlerini göstererek onları ikna ediyor. Son bölümde Clover, Benjamin, Kuzgun Moses ve birkaç domuz kalıyor hayatta. Ayaklanmadan önceki günleri hatırlayan, diğerleri ölmüş. Dışarıdan hayvan satın alınmış çiftliğe, ancak onların da ayaklanmadan haberleri yok. Yani tüm dünya bizi kıskanıyor gazlamaları tamamıyla yalan. Kitap boyunca her karşı çıkma durumunda koyunların aniden bir yerden emir almışçasına “Dört ayak iyi, iki ayak kötü!” diye melemelerine rağmen, kitabın sonlarında domuzların iki ayak üzerinde yürümeleri esnasında ”Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi!” diye melemeleri ve bu melemeyi 5 dakika boyunca sürdürüp domuzlar çiftlik evine girdikten sonra hayvanların protesto etme fırsatını kaçırışı bana bazı gazetecilerin, istediği her şeyi söyleyip karşı tarafa söz hakkı geldiğinde sesini yükselterek karşı tarafın sesini duyulmasını engellemesini getirdi aklıma. Tıpkı yukarıda bahsettiğim Squealer’ın tavrında olduğu gibi. Son olarak domuzların insanlarla yaptığı toplantıda Napoléon’un yel değirmeniyle dinamoların takılıp ahırların sıcak su ve elektrik ışığına kavuşması, haftada üç gün çalışma gibi düşüncelerin hayvancılığın ruhuna aykırı olduğunu açıklayarak aslında onlara boş vakit imkanı tanımayarak gözlerinin açılmasına engel olduğunu fark ediyoruz. Ona göre gerçek mutluluk, çok çalışmakta ve yalın yaşamakta! Ama kimlere göre; alt tabakaya göre tabi… Sahneler tanıdık, hayvanlar da gerçek hayatta görebileceğimiz türden insan tipleriyle kişileştirilmiş. Çok başarılı bir kitap. 144 sayfa, sunuş gibi kısımlarla beraber toplamda 151 ancak 36 sayfa resimle birlikte öykü 108 sayfaya düşüyor. Sonu sanki farklı olabilirdi, yarıda kalmış gibi hissettim doğrusu. Yine de beğendim. Okumayı düşünenlere keyifle okumalar dilerim.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020245,7bin okunma
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.