Bu kitapta kendimi tamamen dünyadan soyutlayarak kitabın içinde hissettim. Kitabı hissedememek için en ufak bir sebep yoktu. Her ayrıntı öylesine dikkatli yazılmış ki, okuduğum mekan Sabahattin Ali'nin yazdığı mekanlardan farksızlaştı. Sabahattin Ali'nin diline bayılıyorum. Kuyucaklı Yusuf'u okuduğumda da aynı şeyleri düşünmüştüm. Yazar kendi dönemi dili ile yazdığı için kitaptan eski ve Farsça kelimeler çıkıyor. Kitaptan beni taşıran şeyler ise o kelimeler. O kelimelerin anlamlarına tek tek bakıp tek tek zihnime yerleştirmem. Sabahattin Ali, tüm hisleri ruhumda canlandırdı. Bazen hafifçe gülümsetti, bazen içimde bir burukluk bıraktı. Sabahattin Ali'nin okumadığım tek bir romanı kaldı. Keşke aramızdan o kadar erken ayrılmasaydı, daha çok yazsaydı da daha çok okusaydık. Teşekkür ederim Sabahattin Ali...