Gönderi

Bir eliyle tuğu yükseltirken öteki eliyle duman alana bir işaret yaparak “Kalkın” diye haykırdı. Kırk şehit birden kalktılar. Kür Şad eliyle ilerde bir yeri gösterdi. “Oraya” diye gürledi. Gösterdiği yer Tanrı Dağı idi. Tepesinde atların ruhları dolaşıyordu. Kırk bir şehdin ruhu bir fırtına gibi, bir musiki gibi, bir ışık gibi akarak Tanrı Dağına doğru yürümeye başladılar. Onları orada, başlarında Alp Er Tunga olan atlar kafilesi bekliyordu. Bu kırk bir şehidin çevresini bir anda yüz binlerce başka, şehitler sardı. Tanrının huzurunda başlayan bu en muhteşem geçit resmi büyük, sonsuz boşluğu sararken birdenbire bir türkü; azmetli, ürpertici, Tanrısal bir Türkü kainatı inletti: Delinse yer; çökse gök, yansa kül olsa dört yan Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz! Bu türkü hala göklerde çınlıyor. Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hala ufukları gözlüyor...
Sayfa 422Kitabı okudu
·
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.