Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Evet, Nisyan
ŞUBAT AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ #104029280 Merhaba. Mahmut Hocanız bu konuşma için beni ilk davet ettiğinde acaba insanların benim için vakitlerinden ayıracağı kadar ne başardım diye çok sorguladım kendimi. Sürekli cevap aradığım sorulara bir yenisini eklediği için öğretmeninize teşekkür ederim. Bugün 27 Mayıs 2051 ise benim gibi kalabalıklar karşısında hayli utanan bir adamın konuşma isteği alıp kendisini uzun zaman sonra işe yarar bir adam olarak hissetmesinin tam olarak 1.ayındayız. Mahmut'a ne anlatacağım diye sorduğumda "çocukları kütüphane ziyaretine getireceğim içeride biraz gezdikten sonra sen de hayatını anlat. Sen bir ömür nasıl yaşanmaz söyle, çocuklar görüp ibret alırlar zaten" dedi. Sınava bu yıl girecekmişsiniz madem, başlayayım ben de o zaman. Benim adım Hafız. Babam bu adı ezberimin kuvvetli olmasını istediği için özellikle koymuş. Bu dünyada mutlu olunacağına pek inanmadığından bari öte dünyada yüzüm gülenlerden olsun istemiş. Şu anda babamı çok hatırlamıyorum genellikle etrafımdakilerin rivayetlerini anlatıyorum sizlere. İnsanın babası hakkında -mişli geçmiş zamanlı cümleler kurması ne zor bir şey, ancak yaşayanlar bilir... Babam beni önce hafız sonra da imam yapma amacıyla cami cami okuyuşu güzel allame bir hoca ararken talihsiz bir araba kazasında ölmüş. Annem hiçbir zaman beni sorumlu tutmadı bu ölümden. Ölenle ölünmez deyip yaralarımı sarmaya çalıştı kendisinin sanki hiç yarası yokmuşcasına. Annelerin içi yanar da göstermezler ya hiç, ben de hiç göremedim bu yangını. O zamanlar ben daha henüz 12 yaşındaydım. Hayat bazı insanları böyle büyütmeyi tercih ediyor. Arkadaşlar, herhalde yeryüzünde kederin, sıkıntının, acının eğittiği insanlardan daha iyi öğretmenler bulamazsınız. Nitekim Dostoyevski de insanın ancak acı çekerek olgunlaştığını söyler. Bu konuyu kapatıp babama dönelim tekrardan en iyisi. Bakmayın bu sofi görünümlü yaklaşımlara, içince de iyi içermiş rahmetli. En çok da ülkenin sıkıntılarına kafayı taktığı zaman bu yola başvuruyordu derler hep kendisi hakkında. Muhittin abinin meyhanesinde hırgür eksik olmazmış siyasi tartışmalar sebebiyle. Meyhane dediğime de takılmayın kahveden pek farkı yok ve Muhittin abinin gerçekten kahvesi de var. Babam ve ekibi orada da sürekli vakit geçirirmiş. Benim babam ise oradaki insanlara nazaran çok okuyan biriymiş. Babama siyaset bilimci bir arkadaşı çok takılırmış bu birikime rağmen kahvelerde vakit öldürdüğü için. Peder bir keresinde hararetli tartışma içindeyken aniden "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" isimli bir kitap çıkarmış ve oradan bir şeyler okumaya başlamış. Bu sebeple arkadaşı babama çok gülmüş "bir kahvede her şeyin Abd'nin oyunu olduğunu iddia edip de kaynak gösterebilen ilk insansın" diye. Tabi her zaman böyle olmuyormuş. Çileden de çok çıkarmış kendisi. Bir kavga sonrası rahmetli Haluk Bilginer'in Polis filminde söylediği gibi "Şiddete meyyalim vallahi dertten" deyip ağladığını anlatırlar. İşte bir yönüyle okumayı, öğrenmeyi, çocuğu kendi gibi olmasın daha iyi biri olsun diye hafız imam olmasını savunurken bir yönüyle da böyle karanlığa yatkın bir yanı da vardı. Tutarsızlığımı ondan aldığımı söylerler. Şimdi bazılarınızın gözünde ne zaman kendi hikayene gireceksin peki sorularını görüyorum. Aslında bu yaşam kesitlerinde babama dair anlatılanlar arasından tahlil edip çıkarım yapılabilecek özellikler bana da kısmen ait. Babamı pek hatırlamıyorsam da babamın karakterinin bazı özelliklerini kendimde de işlenmiş buluyorum bazen. 12 yaşına kadar görmüşüm ama birkaç yıl önce babama benzer şekilde bir trafik kazası geçirmem sonucu çocukluğuma dair pek bir şey kalmadı bende. Ona "Allah'ım erken değil miydi?" diye sordurtmasına rağmen bana "yarabbi şükür" dedirttiği için Azrail'e bir teşekkürü borç bilirim buradan da. Babam, gün içinde iyi yönleri daha ağır bastığı zaman arada bir kalemi de eline alırmış. Yaşamına ve ülkesine dair notları arasında bir şey dikkatimi çekti yazdığı cümleleri belki onlarca kez okuduktan sonra. Notları yazım tarihine göre sıralamak amacıyla alt alta dizdiğim sayfaların ilk cümlesinin ilk harfini ayrı ayrı not aldığımda bambaşka bir cümle daha çıkıyordu. Babamın bir yönünü daha keşfetmiştim böylece. Gizem belki de hiç kimsenin onu tanımlarken kullanmayacağı bir özelliğiymiş. Parçaları birleştirdiğimde şaşırmıştım çünkü elimde "Hafız, hafız imam ol" cümlesi vardı. Yaşasaydı belki ironi yapmak amacıyla kendi gösterecekti ama olmadı işte, kaderin ironisiymiş meğer erken ölüm. Ben bunu okuduğum zaman günde 12 saat çalışmasına rağmen hiç yorulmayan ve kitaplarla vakit geçirip onlarla dertleşmekle övünen bir kütüphane görevlisinden başkası değildim. Günlük rutinim pek değişmezdi fakat mutluydum. Gel, günlük temizliği yap, çocukların kitap değişim işlemlerini yerine getir, yenileme işlemince onlarla muhabbet et, farklı kitaplarla tanışmaları için onlara yardımcı ol, kimse yokken din,tarih ve siyaset bölümlerinde kendince okuma ve araştırmalar yap, okudukça cehaletin daha da artsın ve bu cahillikle evine dön. Evde de kitaplarla vakit geçirmeden duramazdım. Bizim ve sizin jenerasyonunuz pek yazar yetiştiremedi. Bu yüzden eski kafalılıkla suçlamayın beni birkaç nesil öncesinin güzel adamlarından alıntı yaparsam. Beraber kendimizi suçlayabiliriz ama bu böyle mi olmalıydı diye...Siz şu anda her gördüğünüz kitabı rahat rahat hap yutar gibi belleğinize kaydedip rahatça öğrenebiliyorsunuz ama ben terlemekle kazanılan az bilgiyi yorulmadan elde edilen uzun ansiklopedik bilgilerden çok değerli görüyorum. 2019'un sonunda virüs çıkınca fırsattan istifade iyileştirme ayağına Bill Gates insanlığa çip takmaya başlamasaydı siz de bir bilgisayardan farklı hissedenler arasında olacaktınız. Büyük oyunu göremediniz :) Neyse, nerde kalmıştık? Evet, babamın benden talebindeydik. Ben o anda 9 kusurlu hareketi tek seferde işleyebilme başarısını elde etmiş gibi önce babamın isteğini yerine getirmemek de doğru olmaz diye düşünerek hafızlığa gitmeye karar verdim ve hayatımı daha münzevi bir yaşamla sürdüreceğim dedim. İşi bıraktım ve kendime hiç olmadığı kadar inanarak bu yola girdim. Siz bilmezsiniz, vakti zamanında varmak mı güzel yol mu güzel tartışmaları vardı. Benim hikayem ikisinin de güzel olmadığı bir sona sahip olarak üçüncü şıkkı doğuruyordu. Başlangıçta ilk sayfaları öğrendikçe yapabileceğime olan güvenim hayli artmıştı. İlerledim ve durmadan çalıştım. Düştükçe sanki babamın eli beni kaldırıyor gibiydi ve ben daha kararlı adımlarla yola devam ediyordum. Ama bir yanım da eski yaşamımı özleyip bana baskı yapıyordu bırakmam için. Ben ona kulak vermeyip yaklaşık 1 sene uğraştıktan sonra yarı hafız sayılabilecek bir seviyeye gelmiştim. Bana göre imkansız olan her şey çok çalışmakla mümkünler kümesine dahil olabilirdi. Bu da öyle oldu. Bir yandan da ekmek ihtiyacı doğduğu için küçük bir yerleşmede müezzinlik bile yapıyordum. Ama hep eksik hissediyordum bir şeyleri. Benim kafam böyle çalışan bir kafa değildi. Bu yaşam bana sanki uygun değildi ama babam böyle demişse ve bu kadar vurgulamışsa vardır bir bildiği derdim. Hafızlığı tamamladım. Şehirden uzak bir yerde imamlık yapmaya başladım. "Şehirden uzaksa ne yazar, ışınlanamayacağımız mekan mı kaldı Hafız?" dediğinizi duyar gibiyim. Benim camiye kadar tek seferde gitmiyordu işte. Önce şehir merkezinden çıkıp şehir mezarlığına, oradan şehrin en büyük perakende marketine oradan da ancak benim camiye ışınlanıyordum. Birkaç vasıta ama çok şükür yetişiyordum. Profesör doktor her şeyin bilimcisi yerli Google Caner Taslaman'ın dediğine göre bu zaten Kur'an'da çoktan haber verilen bir şeymiş ve gelişmelere şaşırmaya gerek yokmuş. Hz.Süleyman'ın kıssasında Belkıs'ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getirmekten kasıt ışınlanmanın bulunacağıymış. Neyse işte günlerim böylece sakin geçse bile yine de yeterli gelmiyordu bana. Münzevilik değil müteharrik bir yaşam senin için daha iyi diyen sesler geliyordu içimin derinliklerinden ama yanıt vermiyordum asla. Yıllar çabuk geçmişti. Ben bu yaşama atıldığımdan beri güneşin etrafında 20 defa dönmüştü dünya. Yolun yarısını geçeli de çok olmuş. Cahit Sıtkı görse benim şiiri artık okuma, sen bayağı yaşlanmışsın oğlum derdi. Seneler böyle devriye atarken camiye bir gün kısa boyu ve fazla kilosuna rağmen dünyanın en özgüvenli adımlarına sahip olan bir adam geldi. Işınlanırken bizim caminin bulunduğu konum ara durak sayıldığı için tanımadığım insanları görmeye şaşırmaz olmuştum. Ama nerden bilebirdim ki hayatımın dersini tesadüfen alacağımı? Namaz sonrası muhabbet etme amacıyla yanıma uğradı tesadüflerin karşıma çıkardığı bu beyefendi. Bana hafızlık hikayemi sorunca bunları anlattığımda yüzüme bakıp şöyle dedi: "hocam sen hafız olmuşsun da Hafız olamamışsın" Orada ben başımdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetmiştim. Adamın haklı olduğuna inanıyordum. Bu düşüncelerden kaçmaktan yorgun düşmüştüm artık. Bir kitapta okumuştum, kafasında cevap aradığı soruları olan bir adam hakikat kavgası karşısında kendine sürekli "Bundan kaçmak kurtulmak değildir" diyordu. Bu durum da biraz ona benziyor. Ben kaçsam da kurtulamadığımı biliyordum. Malumun ilanı derler ya bu da öyle. Gerçekten ismimin hakkını verip hafız olmuştum ancak babamın istediği ben olduğumda ben olamadığım için, yaşamımda özgün olarak kendiliğimi ortaya koyamadığım için Hafız olmamıştım. Kitaplarımı ve kütüphane koridorları arasında kurduğum küçük dünyamı çok özlemiştim. Tavsiye eser soranlara yönlendirme yapmayı çok özlemiştim. Bu konuşma öncesinde size anlattığım Dewey sistemini bilmediği için aradığı kitapları bir türlü bulamayanlara yardımcı olmayı dahi özlemiştim. O gün tekrar eski iş yerime dönmek amacıyla işi bıraktım. Tesadüf şu ki güneşli bir güne denk gelmişti bu karar. Orhan Veli'nin dizelerini biraz değiştirip söylene söylene geçiyordum sokakları. "Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Diyanetteki memuriyetimden." Tekrar daha mutlu olduğum yere döndüm. Herkes kendini daha huzurlu hissettiği işi yapmalıymış diye konuşmaya başladım kitap kokularını huzurla içime çekerken. İnsanın olduğu yerle olmak istediği yer ayrı olduğunda yaşamın hakkı verilemiyormuş. Olayda geçen cümleleri tam olarak hatırlamıyorum fakat Hz.Ebuzer peygambere "neden bana yönetimde görev vermiyorsun" minvalinde bir söz söylediğinde peygamber onun yumuşak huyluluğundan ve bu sebeple hakkını vererek yerine getiremeyeceğinden bahsetmişti. Ben de bundan bahsediyorum. Şimdi daha iyi yapabildiğimi düşündüğüm bir görevdeyim ve hafız olmadığımda gerçekten Hafız olduğuma inanıyorum. Bugünlerde anılarla beraber babamın yüzünü de unuttum. Verdiği görevi tam olarak yerine getirmedim ve daha mutlu geçirebileceğim 20 yılı benden aldığını da unutmaya çalışıyorum. Bunda ne kadar başarılı olduğum tartışılır ancak siz de benzerini yaşamayın diye olsa gerek benden bunları anlatmam için talepte bulundu Mahmut. Ne yazık ki giden ömür geri gelmiyor bu yüzden dövünerek geçirilen ömür yerine hatırlamak istemediğimizi unutup yola devam edebilme özelliğimiz olsa herhalde çok daha güzel olurdu. Kimileri unutmanın nimet olduğunu söylüyor. Buna katılıyorum fakat neyi unutup neyi unutmayacağımıza biz karar verseydik daha güzel olmaz mıydı sanki? İsmet Özel'in, ismini bilmeme rağmen henüz hiç okumadığım bir şiiri var: "Evet, İsyan" Orhan Veli'deki gibi bunu da biraz değiştirmeme izin verin lütfen ki keşkelerimi özetleyebileyim: "Evet, Nisyan" Kelimenin anlamını bilmeyenler internetten bakabilir, nasıl olsa tek görüşte öğrendiğinizi sansanız bile pek önemsemediğiniz için buradan çıktığınızda bir daha hatırlamayacaksınız. Hadi hepinizi dersinizin başına kendimi de tozlu raflara yollayayım. Sabahattin Ali'nin Değirmen isimli kitabında dediği gibi "Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir." Ömrümde ilk defa hikaye yazdım kendimi deneme amaçlı olarak. Okuyup zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. José Saramago'nun tarzını beğeniyorum ve onun Türkiye temsilcisi olduğum için noktalama işaretlerine çok takılmadan, nereye ne koymam gerektiğini düşünmeden yazmayı seviyorum. Zaten yeterince iyi değilim bu konunun üstüne daha fazla eğilmem gerek. Bazı yerlerde bu sebeple bir anlam zorluğu oluştuysa affola.
··
460 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Not: Hikaye cehape baskısı veya mali desteği ile değil tamamen spontane bir şekilde gelişerek kaleme alınmıştır.
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Sene 2051 demişsin ama teknoloji noktasında sadece ışınlanmadan bahsetmişsin. Bilim kurgu okumayınca betimlemeye de yansımamış işte :D Sana 12124124921 kere diyorum ki bilim kurgu oku. Hikayeyi sen yazdığın için 2051 yılını Einstein'in söylediği iddia edilen "4.dünya savaşı taş ve sopalarla yapılacaktır" cümlesi gibi tasvir edersin diye düşünüyor insan :D Bu noktada ışınlanmayı görmüş olmak bizi şaşırttı :D 2051 yılını biraz daha iyi yansıtabilirdin. 3 4 tane ironik ayrıntı bize yetmemeliydi. Onun dışında itiraf etmeliyim ki güzel yazmışsın. Hikayeyi yazarken 32423 tane sigara yakmış gibi bir halin var. Sigara içmediğini bilmesem sigara yaka yaka hikayeyi yazmışsın derdim :D Hikayeyi okurken sigara içmediğim için telefonumun el fener uygulaması dile gelip, yanayım mı abi dedi :D Kesinlikle yazma potansiyelin var. Arada böyle hikayeler yaz da okuyalım. Eline sağlık :)
Serhat okurunun profil resmi
BU NASIL ELEŞTİRİ KARDEŞİM? BEN DÜŞMANI HEP DIŞARIDA ARAMIŞIM YILLARCA!!!!!! :D Bu eksikleri ben de görüyorum ayrıca dile getirdiğin için teşekkür ederim. Dediğin gibi daha güzel betimlemeler olabilirdi. 2051 daha iyi yansıtılabilirdi. Sanki 2021'i yazacakmışım da yanlışlıkla 2051 yazmışım gibi hissettim bazı yerlerde tekrardan okuyunca. Bunu başkalarının da fark etmesi gerçekten eksiklik olduğunu gösteriyor. Elime sağlık.
4 sonraki yanıtı göster
Levent Günaydın okurunun profil resmi
EEEe? sonu askıda kaldı İncepiton musun sen :D :D oğlum kitap deneme yazdım demişsin ama bildiğin alıntılar topluluğu pühhh :D :D :D şaka bir yana yazım yanlışların benimkinden az :D :D ama bu kadar fazla alıntı ve gönderme insanı hikayeden koparabilir. ışınlanan hafızdan Billgates corona virusune ne zaman geldik pühh. Vermek istediğin mesajı ortaya koyup onun üzerine yoğunlaşsan aslında bir şeyler olacak gibi. kopukluklar var ve verilmek istenen mesaj öteleniyor. Yaw herşeyi geçtim sen kimsin ki ileri ki zamanda hikaye yazıyorsun :D :D tek okuduğun bilimkurgu Marslı ona da komik değil diye 2 verdin :D :D ışınlanma var ama kitaplar halen yok olmamış :D az biraz fahrenheit alıntısı yapsaydın :D neyse takıldık ettik ama sıkılmadan okudum oradan oraya uçtuk bizde seninle. Denemeden ve öyküden çok, bir öğretmenin boş derste anlatacağı bir öğütler topluluğu gibi olmuş ama olmuş
Serhat okurunun profil resmi
Tamam biraz fazla alıntı olmuş olabilir ama kütüphaneci adam olm emekli memur hikayesi olsa olmazdı :D Marslı'ya 7 vermişim la o kadar da değil :D bilim kurgu çok az okumuşken bu topa girmiş olmam eksikliğimi göstermiş ama niye girmeyeyim? Bu internete istediğimi yazmak için para veriyorum :D teşekkür ederim eleştirileri dikkate alırım yazarsam eyw 2. hayin günaydın
6 sonraki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, zevkli bir öykü. Hikaye anlatmayı seviyorsunuz, yeteneğiniz de var, bu da kolayca okunur kılıyor yazdıklarınızı. Aradaki "şunun dediği gibi" kısımları hafiften sekteye uğratsa da fazla önemli değil. Teşekkürler
Serhat okurunun profil resmi
Eleştiriler genellikle o yönde haklısınız. Karakterin mesleği sebebiyle gerekiyor diye düşünmüştüm de genellikle eleştirilen kısımlardan biri o oldu. Demek ki altı boş değil. Tekrar yazarsam dikkate alacağım. Beğenmenize sevindim ve bu güzel etkinlik için ben de teşekkür ederim.
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Araya birkaç paragraf serpiştirseydiniz de okurken kaldığım yeri unutup her seferinde baştan başlamasaydım :)) tam 4 kere başa aldım hakkını vermek için. Birinci tekil şahıs hikaye kahramanımız Mahmut, kendini anlatırken bizi de hikâyesine dahil etmiş. Ben de bu samimi havayı nüfuz ederek sonuna kadar okudum. Beğendim. Çünkü bizden bir şeyler de var hikâyede aynı zamanda. Güzel havalar kimleri mahvetmedi ki.. :) Kalemine, yüreğine sağlık. 👍🏼
Serhat okurunun profil resmi
Burada sevdiğimiz okurlar genelde eksiklerimiz 5 ise 1 tanesini ya dile getiriyor ya da getirmiyor. Paragraf konusunda da eleştiri aldıysam istediğimi elde ettim :D Çok açık olan bu eksiklik yazılacak mı diye bekliyordum ben de. Özür dilerim tekrar okumaya sebep olduğum için ama böyle bir tespitim vardı doğru mu diye merak etmiştim :) Onun dışında beğenmenize çok sevindim, uzunluğa rağmen vaktinizi ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim :)
2 sonraki yanıtı göster
Çoban yıldızı okurunun profil resmi
Nisyan: unutma, unutuș 😅 internetten araştırmamı yaptım :)
Serhat okurunun profil resmi
Sınavı başarı ile tamamladınız :D unutmazsınız artık umarım bu kelimeyi :D
4 sonraki yanıtı göster
Aslı okurunun profil resmi
Üşenmedim ve okudum :) İnanın bana öyle her şeyi beğenen biri değilim ama hakkınızı vereyim çok güzel olmuş. Kaleminize ,emeğinize sağlık. Kaliteli kitaplar okuyan birinin yazdığı çok belli.Devamını bekleriz ,lütfen..
Serhat okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim beğenmenize sevindim :) Vaktinizi ayırdığınız için de ayrıca teşekkür ederim
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.