Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

800 syf.
10/10 puan verdi
"BENİM HÂLÂ UMUDUM VAR!"
"..boynuna sarılmak, öpmek öpmek, acıyan yaralarını göstermek, çektiklerini açık açık anlatmak ona, kapkara bir dünyaya birlikte sövmek onunla.." Bir Gün Tek Başına'dan... Güven 'den sonra benim için "O", kendisidir.. Abdulkadir Pirhasan..Vedat Türkali olmadan önceki adı. Yoksul bir ailenin son çocuğu, tek erkek evladı. Kız çocuklarının okutulmadığı bir aile görüşünün içinde yaşama gözünü açması, şanssızlığı; erkek olması belki de ilk şansıydı o zamanlar. Yine de kolay değildi onun için kitaplara ulaşmak. En sağlam sığınağı kütüphaneydi. Orada büyüttü içindeki kıvılcımı. Komünizmle de polisle de yolları ilk bu vesileyle kesişti. Zaten bizi biz yapan, bir yerlerde yolumuza çıkan insanlar ve onlarla birlikte şekillendirdiğimiz düşüncelerimiz değil midir? Küçük bir fidanın narin gövdesine yazılanların, o fidan koskoca bir ağaç olduğunda bile orada izinin kalması gibi.. Çok sevdiğim birçok büyük yazarla benzer olarak, mesela Yaşar Kemal, çıktığı yolda ilk adımlarını şiirleriyle attı. Onun en etkin yöntemi,gözlem yeteneğiydi kuşkusuz. O özledikçe, o düşündükçe, o inandığı kavgasını dillendirdikçe Türk edebiyatı kazandı. Kendi yolundan yürüdü hiç şaşmadan. O yol dikenli bir yoldu. Çokları geri döndüler. Bazıları güvenli patikalara saptılar. Bazıları korkutuldular, korktular. Yenilmişlik ve umutsuzluk onun yanına uğramadı hiç. Bu yüzden bastırmak bile zor oldu kaleminden çıkanları. Ve işte, kendi ağzından Vedat Türkali olma hikayesi; “Uzun yıllar önce Beyoğlu’nda yürürken Yaşar Kemal’le karşılaştığımı hatırlıyorum. Yaşar, ‘Bizim Abdülkadir yeni hapisten çıktı. İçeride sinemaya merak sarmış, senaryo yazmak istiyor.’ diyor. Benim telefonumu vermiş. Kadir Ağbi’nin telefonunu da bana veriyor. Hangimiz daha önce aradık hatırlamıyorum. Sonunda, sanırım bizim evde buluşuyoruz. Abdülkadir Demirkan ve eşi Merih Demirkan’la ilk karşılaşmamız böyle olmuştu. O yıllar sinemanın bereketli yılları, bol bol film çekiliyor. Kadir Ağbi’ye hemen bir senaryo işi ayarlıyorum ama isim sorunu var. Abdülkadir Demirkan imzalı bir senaryonun sansürden geçme şansı sıfır. Kadir Ağbi’yle isim aramaya başlıyoruz. Sonunda Kadir Ağbi, hepimizin heyecanla onayladığı Vedat Türkali adını buluyor ve Vedat Türkali ismi Kadir Ağbi’nin önce senaryoları, daha sonra da ‘Bir Gün Tek Başına’ romanıyla başlayıp gittikçe olgunlaşan edebiyatçı, romancı yanıyla ölümsüzlüğe kavuşuyor.’’ Evet..Vedat Türkali.. Kimi zaman iç çelişkilerimizin yakasına yapışıp insanı güneşli günler umuduna boğan, Türk edebiyatının tartışmasız en müstesna isimlerinden biri. Ben böyle direnen bir kalem daha görmedim. Bakan, gören, gördüklerini gösterebilmek için çırpınıp duran, bekleyen, pes etmeyen.. Temellerini 1956 yılında cezaevindeyken atmaya başladığı, on yıllık bir yazım sürecinin ardından uzun çabaların sonucunda buram buram emek kokan satırlar.. Düşünce aşamasından ta basılışına kadar, onun hayatının tam ortasında belki de onlarca yıl savrulup duran bir serüvendir Güven. Ikinci Dünya Savaşı yılları.. TKP ve tutuklamalar ekseninde karanlıklaştıkça karanlıklaşan bürokrasinin göbeğinde, 'savaşa nereden bakarsan ne görürsün 'ün kitabıdır. Ekonomik darboğaz, katılmadığımız halde bizi derinden sarsan bir savaş, Varlık Vergisi, Milli Koruma Kanunu,karne uygulamasının başlaması, kaosu sadece büyütmeye yarayan sözde savaş tedbirleri.. Eleştiren bir kalem, sağlam bir karakter tablosu, gerçekçi olduğu kadar en ince duyguyu bile es geçmeyen muazzam bir anlatım. Güven.. Arka fonda yeşertmeye çalıştığı tarih bilinci; Hitler, Stalin, Mussolini gibi liderlerin politik ifade tarzında kendini gösteriyor. Karakterler oldukça canlı ve kendi içlerinde mutlak bir tutarlılık sergiliyorlar. Tüccar Eşref 'ten terzi Nezahat 'a, Turgut 'tan Necla 'ya herbiri farklı görüşlere sahip insanlar oldukça başarılı ve gerçekçi bir şekilde hayat bulmuş. Gözaltılar, işkenceler, cinayetler ve MAH. Kitapta TKP'nin tarihsel sürecine ilişkin bolca bilgi mevcut. Bunun yanında aniden karşınıza Puşkin çıkarsa şaşırmayın örneğin. Ya da ne bileyim, Hasan İzzettin Dinamo. Eugene Onegin ya da Lermantov size bir göz kırpıp çekilebilir sahneden. Aydınlara da rastlayabilirsiniz bu kitapta, zifiri karanlığa gömülen örümcek beyinli insanlara da. O yüzden hayat kadar gerçek. O yüzden hayatın bir kesitinden çoook daha fazlası. Aslında Güven, birlik olabilmenin sesidir. Birleşince güçleneceğimizin ifadesidir. Turgut, Halil, Süreyya, Sahir, Nedret, Seher olup aramak da var aydınlıkları; Galip, Mithat, Sait ya da Nafi olup karanlıklara gömülmek de var. Bunun yanında aynı kavgaya gönül vermiş pekçok gerçek isme de rastlamak mümkün. Peki ya ararsınız, ararsınız, ararsınız da bulduğunuzu sandığınız anda avcunuzda dağılıverirse bulduğunuzu sandığınız? Güven, sadece bir kitap değil. Muhteşem bir arşiv niteliğinde. Dikkatli bakılırsa bugüne ya da bir on yıl öncesine bile yansıyan izdüşümleri batıyor gözünüze. Yazar, farklı karakterlerin ağzından monolog bir anlatım kullanıyor. Diyaloglar var ama özellikle uzak durulmuş gibi. Ben anlatıcıyla devam ederken aniden Tanrı anlatıcıya geçişlerin yapılması bile göze batmayacak derecede ustaca. Ayrıca edebiyat öğretmeni olduğunu da belirtmek isterim. Kitabın, yoğun ve açık bir şekilde cinsellik içerdiği ve bazı çevrelerce bunun rahatsız edici olduğu düşünülse de bana kesinlikle fazla gelmedi. Her şeyden önemlisi, bütünün doğallığının asla önüne geçmedi. Ayrıca hiç tanışma fırsatı bulamadığı Nazım Hikmet ve şiirleri kitapta yoğun bir şekilde boy gösteriyor. Gizli gizli okunuyor hepsi de. Bütün arayış bu şekilde başlıyor aslında. Kavgayı, umudu, aşkı, direnmeyi, inanmayı, nefreti, devrimi.. Içinde yitip gittiklerimizi, Bulma hayallerimizi, Arama cesaretimizi, Sorguladıklarımızı, Inandıklarımızı, Baş koyduklarımızı.. GÜVEN 'i ondan daha güzel HİÇ KİMSE anlatamazdı.. Onu nasıl anlatabilirim size.. Rıfat Ilgaz 'la Gar Yayınlarını kurmasından mı bahsetmeliyim.. Yoksa senaristliğinden, yönetmenliğinden mi.. Aldığı ödüllerden mi.. Ya da hapishane günlerinden mi?.. Hayır hayır.. Istanbul desem hepiniz hatırlarsınız. Ilk defa Arif Damar tarafından bir işçi sendikası toplantısında okunan, hepimizin bildiği o muhteşem şiirinden bahsetmeliyim. Ya da boşverin yazdıklarımı... Gözlerinizi kapatıp dinleyin sadece.. youtu.be/6IOT3j_Xk10 Keyifli okumalar. :))
Güven - Cilt 1
Güven - Cilt 1Vedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 2020909 okunma
··
2.092 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Çok severim bu eseri. O kadar güzel anlatmışsınız ki inceleme ne ara bitti anlamadım. Kaleminize, yüreğinize sağlık. İkinci ciltte daha çok şaha kalkıyor kitap:)
Liliyar okurunun profil resmi
Ikinci cilt karşımda göz kırpıyor.:)) Ben de çoook sevdim. Birkaç kitabını daha sipariş ettim. Teşekkür ederim, mutlu oldum. :))
Neşe okurunun profil resmi
Yine Liliyar’ın kendine özgü o güzel anlatımı... 💐🥰💐 Ne güzel olmuş, çok sevdim. Eline sağlık. Yakınlarda Bir Gün Tek Başına’yı okuduktan sonra ben de devam etmek istiyordum diğer eserlerine. Bu güzel inceleme üzerine, Güven’le devam edeyim.
Liliyar okurunun profil resmi
Önce Bir Gün Tek Başına 'yı okuman çok yerinde olmuş bence. Yüzde yüz seveceksin Güven 'i de. Çok teşekkür ederim vakit ayırdığın için, çok incesin ayrıca. 🌸❤
Dostoyevskinin Yancısı okurunun profil resmi
Birgün Tekbaşına yı dün bitirip hayran kaldım bugün güven i sipariş ettim sence hangisi daha güzel?
Liliyar okurunun profil resmi
Bir Gün Tek Başına çok özel. Ama Güven çok daha kapsamlı, emek kokan bir kitap. Sadece kitap değil başlı başına bir duruşun hikâyesi. Ayırt etmek çok zor ama Güven 'den yana kullanabilirim tercihimi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.